TÜRK BORÇLAR KANUNU
Kanun Numarası :
6098
Kabul Tarihi :
11/1/2011
Yayımlandığı Resmî Gazete :
Tarih : 4/2/2011 Sayı : 27836
Yayımlandığı Düstur :
Tertip : 5 Cilt : 50
BİRİNCİ
KISIM
Genel
Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Borç
İlişkisinin Kaynakları
BİRİNCİ
AYIRIM
Sözleşmeden
Doğan Borç İlişkileri
A. Sözleşmenin kurulması
I. İrade açıklaması
1. Genel olarak
MADDE 1- Sözleşme,
tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla
kurulur.
İrade açıklaması, açık
veya örtülü olabilir.
2. İkinci derecedeki noktalar
MADDE 2- Taraflar
sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar
üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.
İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa
hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlar.
Sözleşmelerin şekline
ilişkin hükümler saklıdır.
II. Öneri ve kabul
1. Süreli öneri
MADDE 3- Kabul için süre
belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar
önerisiyle bağlıdır.
Kabul bu süre içinde
kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar arasında
MADDE 4- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri hemen kabul edilmezse;
öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
Telefon, bilgisayar gibi
iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri,
hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.
b. Hazır olmayanlar arasında
MADDE 5- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne
uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar,
önereni bağlar.
Öneren, önerisini zamanında ulaşmış
sayabilir.
Zamanında gönderilen
kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı olmak istemezse, durumu hemen
kabul edene bildirmek zorundadır.
3. Örtülü kabul
MADDE 6- Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği
açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği
takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.
4. Ismarlanmayan şeyin
gönderilmesi
MADDE 7- Ismarlanmamış
bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek
veya saklamakla yükümlü değildir.
5. Bağlayıcı olmayan öneri ve
herkese açık öneri
MADDE 8- Öneren,
önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin
özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa,
önerisi kendisini bağlamaz.
Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da
benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri
sayılır.
6. İlan yoluyla ödül sözü verme
MADDE 9- Bir
sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse,
sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.
Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden
önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük
kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya
da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz.
Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini
isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri
ödeme yükümlülüğünden kurtulur.
7. Önerinin ve kabulün geri alınması
MADDE 10- Geri
alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha
sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri
yapılmamış sayılır.
Bu kural, kabulün geri
alınmasında da uygulanır.
III. Hazır olmayanlar arasında
kurulan sözleşmenin hüküm anı
MADDE 11- Hazır
olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak
hüküm doğurur.
Açık bir kabulün
gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm
doğurur.
B. Sözleşmelerin şekli
I. Genel kural
MADDE 12- Sözleşmelerin
geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.
Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil,
kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan
sözleşmeler hüküm doğurmaz.
II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE 13- Kanunda
yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı
şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan
hükümler bu kuralın dışındadır.
Bu kural, yazılı şekil
dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.
b. Unsurları
MADDE 14- Yazılı
şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının
bulunması zorunludur.
Kanunda
aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup,
asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları
kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza
ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.
c. İmza
MADDE 15- İmzanın,
borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza
da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur.
İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul
edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın
imzalanmasında yeterli sayılır.
(Değişik
fıkra: 13/2/2011-6111/213 md.) Görme engellilerin
talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin
imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.
d. İmza yerine geçen işaretler
MADDE 16- İmza
atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi,
el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.
Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler
saklıdır.
2. İradi şekil
MADDE 17- Kanunda
şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması
kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.
Herhangi bir belirleme
olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler
uygulanır.
C. Borç tanıması
MADDE 18- Borcun
sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.
D. Sözleşmelerin yorumu,
muvazaalı işlemler
MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve
yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için
kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına
güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı
olduğu savunmasında bulunamaz.
E. Genel işlem koşulları
I. Genel olarak
MADDE 20-
Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok
sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak
karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde
veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem
taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin
metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem
koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye
veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine
ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler,
sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle
yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de,
niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
II. Kapsamı
1. Yazılmamış sayılma
MADDE 21- Karşı
tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına
girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların
varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı
sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi
takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine
yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.
2. Yazılmamış sayılmanın
sözleşmeye etkisi
MADDE 22- Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları
dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış
sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu
ileri süremez.
III. Yorumlanması
MADDE 23-
Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya
birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine
yorumlanır.
IV. Değiştirme yasağı
MADDE 24-
Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer
alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları
içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi
veren kayıtlar yazılmamış sayılır.
V. İçerik denetimi
MADDE 25-
Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın
aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
F. Sözleşmenin içeriği
I. Sözleşme özgürlüğü
MADDE 26-
Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce
belirleyebilirler.
II. Kesin hükümsüzlük
MADDE 27- Kanunun
emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya
konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği
hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez.
Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa,
sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
III. Aşırı yararlanma
MADDE 28- Bir sözleşmede karşılıklı edimler
arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda
kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak
suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya
sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini
ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini
isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını,
düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu
durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin
kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
IV. Önsözleşme
MADDE 29- Bir
sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği,
ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.
G. İrade bozuklukları
I. Yanılma
1. Yanılmanın hükümleri
MADDE 30- Sözleşme
kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.
2. Yanılma hâlleri
a. Açıklamada yanılma
MADDE 31- Özellikle
aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:
1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka
bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.
2. Yanılan, istediğinden başka bir konu
için iradesini açıklamışsa.
3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini,
gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.
4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli
nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için
iradesini açıklamışsa.
5. Yanılan, gerçekte üstlenmek
istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden
önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.
Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin
geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.
b. Saikte yanılma
MADDE 32- Saikte
yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli
sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması
hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir
olması gerekir.
c. İletmede yanılma
MADDE 33- Sözleşmenin kurulmasına yönelik
iradenin haberci veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç tarafından yanlış
iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümleri uygulanır.
3. Yanılmada dürüstlük kuralları
MADDE 34- Yanılan,
yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri süremez.
Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kasdettiği anlamda
kurulmasına razı olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş
sayılır.
4. Yanılmada kusur
MADDE 35- Yanılan,
yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle
yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa,
tazminat istenemez.
Hâkim, hakkaniyetin
gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla
tazminata hükmedebilir.
II. Aldatma
MADDE 36- Taraflardan
biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa
bile, sözleşmeyle bağlı değildir.
Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir
sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı
bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37- Taraflardan
biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme
yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer
taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle bağlı
kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat
ödemekle yükümlüdür.
2. Koşulları
MADDE 38- Korkutulan,
içinde bulunduğu durum bakımından kendisinin veya yakınlarından birinin kişilik
haklarına ya da malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin
doğduğuna inanmakta haklı ise, korkutma gerçekleşmiş sayılır.
Bir hakkın veya kanundan doğan bir
yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya
yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı
bir menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir.
IV. İrade bozukluğunun
giderilmesi
MADDE 39- Yanılma
veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma
veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan
başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği
şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
Aldatma veya
korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması,
tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40- Yetkili
bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin
sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.
Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu
sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı
taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması
gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması
farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.
Diğer durumlarda
alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
b. Temsil yetkisinin içeriği ve
derecesi
MADDE 41- Başkası
adına ve hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve
derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa,
temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere
bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu bildirime göre
belirlenir.
2. Hukuki işlemden doğan yetki
a. Yetkinin sınırlanması ve geri
alınması
MADDE 42- Temsil
olunan, hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabilir
veya geri alabilir. Ancak, taraflar arasındaki hizmet, vekâlet veya ortaklık
sözleşmeleri gibi hukuki ilişkilerden doğabilecek haklar saklıdır.
Temsil olunan, bu hakkından önceden
feragat edemez.
Temsil olunan verdiği yetkiyi üçüncü
kişilere açıkça veya dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya
kısmen geri aldığını onlara bildirmediği takdirde, yetkinin geri alındığını
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.
b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer
durumlar
MADDE 43- Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın
veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi
veya iflas etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi
durumunda da uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel hakları
saklıdır.
c. Yetki belgesinin geri
verilmesi
MADDE 44- Temsilciye
yetki belgesi verilmişse, yetkinin sona ermesi durumunda temsilci, bu belgeyi
temsil olunana geri vermekle veya hâkimin belirleyeceği yere bırakmakla
yükümlüdür.
Temsil olunan veya
halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa, bundan
dolayı iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını gidermekle yükümlüdürler.
d. Yetkinin sona erdiğinin ileri
sürülememesi
MADDE 45- Temsilci,
yetkisinin sona ermiş olduğunu bilmediği sürece, temsil olunan veya halefleri,
temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemlerin sonuçlarıyla bağlıdırlar.
Bu kural, üçüncü
kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu bildikleri durumlarda uygulanmaz.
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46- Bir
kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem
ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.
Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem
yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi
onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin
onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.
2. Onamama hâlinde
MADDE 47-
Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu
işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden
istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın,
kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse,
kendisinden zararın giderilmesi istenemez.
Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu
yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir.
Sebepsiz zenginleşmeden
doğan haklar saklıdır.
III. Saklı hükümler
MADDE 48- Ortaklık
temsilcileri ile organlarının ve ticari vekillerin yetkisine ilişkin hükümler saklıdır.
İKİNCİ
AYIRIM
Haksız
Fiillerden Doğan Borç İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49- Kusurlu
ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle
yükümlüdür.
Zarar verici fiili
yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına
kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE 50- Zarar
gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat
edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri
göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE 51- Hâkim,
tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun
ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Tazminatın irat
biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.
2. İndirilmesi
MADDE 52- Zarar
gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında
etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu
ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen
kaldırabilir.
Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat
yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de
gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel zarar
a. Ölüm
MADDE 53-
Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi
giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan
kayıplar.
3. Ölenin desteğinden
yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
b. Bedensel zarar
MADDE 54- Bedensel
zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden
doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan
kayıplar.
c. Belirlenmesi
MADDE 55- Destekten
yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve
sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu
edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür
zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.
Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz
veya azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem
ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut
bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı
zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.
d. Manevi tazminat
MADDE 56-
Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın
özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi
tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin
yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar
verilebilir.
2. Haksız rekabet
MADDE 57- Gerçek
olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük
kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan
veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son
verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir.
Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında
Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
3. Kişilik hakkının zedelenmesi
MADDE 58-
Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık
manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi
kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan
bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
4. Ayırt etme gücünün geçici
kaybı
MADDE
59- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği
zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme gücünü kaybetmede kusuru
olmadığını ispat ederse, sorumluluktan kurtulur.
V. Sorumluluk sebeplerinin
çokluğu
1. Sebeplerin yarışması
MADDE
60- Bir kişinin sorumluluğu,
birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş
olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı
sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.
2. Müteselsil sorumluluk
a. Dış ilişkide
MADDE 61-
Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan
çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil
sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.
b. İç ilişkide
MADDE 62- Tazminatın
aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün
durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun
ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla
ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar
görenin haklarına halef olur.
VI. Hukuka aykırılığı kaldıran
hâller
1. Genel olarak
MADDE 63-
Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil,
zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin rızası,
daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı
savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında
sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya
zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
2. Sorumluluk
MADDE 64- Haklı
savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu
tutulamaz.
Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden
korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim
yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda
kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında
sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli
ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu
tutulamaz.
B. Kusursuz sorumluluk
I. Hakkaniyet sorumluluğu
MADDE 65-
Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği
zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.
II. Özen sorumluluğu
1. Adam çalıştıranın sorumluluğu
MADDE 66-
Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında
başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını seçerken,
işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın
doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu
olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin
çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat
etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle
yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat için,
zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına
sahiptir.
2. Hayvan bulunduranın
sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 67-
Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi,
hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını
engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz.
Hayvan, bir başkası
veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı
bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE 68- Bir
kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde,
taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar
alıkoyabilir; hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla
etkisiz hâle getirebilir.
Bu durumda, taşınmazın
zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun
bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.
3. Yapı malikinin sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 69-
Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki
bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle
yükümlüdür.
İntifa ve oturma hakkı sahipleri de,
binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte
müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine
karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Zarar tehlikesini önleme
MADDE 70-
Bir başkasına ait bina veya diğer yapı
eserlerinden zarar görme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin
giderilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden isteyebilir.
Kişilerin ve malların
korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları saklıdır.
III. Tehlike sorumluluğu ve
denkleştirme
MADDE 71- Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa
işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette
kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde
uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya
ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli
ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir
kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu
öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.
Belirli bir tehlike
hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
Önemli ölçüde tehlike arzeden bir
işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep
olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE 72-
Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği
tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak
on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha
uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu
zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören
bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi
zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
II. Rücu isteminde
MADDE 73-
Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin
öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının
ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen
kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır. Aksi
takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği
tarihte işlemeye başlar.
D. Yargılama
I. Ceza hukuku ile ilişkisinde
MADDE 74-
Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup
bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili
hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat
kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun
değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini
bağlamaz.
II. Tazminat hükmünün
değiştirilmesi
MADDE 75- Bedensel
zararın kapsamı, karar verme sırasında tam
olarak belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki
yıl içinde, tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir.
III. Geçici ödemeler
MADDE 76-
Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve
ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar
görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir.
Davalının yaptığı geçici ödemeler,
hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının
aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Sebepsiz
Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A. Koşulları
I. Genel olarak
MADDE 77- Haklı
bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen,
bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin
geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması
durumunda doğmuş olur.
II. Borçlanılmamış edimin ifası
MADDE 78-
Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini
borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş
olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez.
Borç olmadığı hâlde
ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.
B. Geri vermenin kapsamı
I. Zenginleşenin yükümlülüğü
MADDE 79- Sebepsiz
zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu
ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.
Zenginleşen,
zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken
ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa,
zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.
II. Giderleri isteme hakkı
MADDE 80- Zenginleşen
iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde
bulunandan isteyebilir.
Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu
giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan
değer artışının ödenmesini isteyebilir.
Zenginleşen, iyiniyetli
olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak,
kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması
mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir.
C. Geri istenememe
MADDE 81- Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun
gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim,
bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir.
D. Zamanaşımı
MADDE 82-
Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı
olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin
gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme,
zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf,
istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Borç
İlişkisinin Hükümleri
BİRİNCİ
AYIRIM
Borçların
İfası
A. Genel olarak
I. Şahsen ifa zorunluluğunun
olmaması
MADDE 83- Borcun,
bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça
borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.
II. İfanın konusu
1. Kısmen ifa
MADDE 84- Borcun
tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir.
Alacaklı kısmen ifayı
kabul ederse borçlu, borcun kendisi tarafından ikrar olunan kısmını ifadan
kaçınamaz.
2. Bölünemeyen borç
MADDE 85- Bölünemeyen
bir borcun birden çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her biri, borcun
alacaklıların tamamına ifasını isteyebilir. Borçlu, edimini
alacaklıların hepsine birden ifa etmek zorundadır.
Bölünemeyen borcun birden çok borçlusu
varsa, borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmekle yükümlüdür.
Durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça,
ifada bulunan borçlu, alacaklıya halef olur ve diğer borçlulardan payları
oranında alacağını isteyebilir.
3. Çeşit borcu
MADDE 86- Çeşit borçlarında hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden
aksi anlaşılmadıkça, edimin seçimi borçluya aittir. Ancak borçlunun seçeceği
edim, ortalama nitelikten daha düşük olamaz.
4. Seçimlik borç
MADDE 87- Seçimlik
borçlarda, hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi anlaşılmadıkça,
edimlerden birinin seçimi borçluya aittir.
5. Faiz
MADDE 88- Faiz
ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa
faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre
belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz
oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli
fazlasını aşamaz.
B. İfa yeri
MADDE 89-
Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir.
Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme
zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu
sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar,
doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde,
ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken
bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle
ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa
edilebilir.
C. İfa zamanı
I. Süreye bağlanmamış borç
MADDE 90-
İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden
anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.
II. Süreye bağlı borç
1. Aya ilişkin sürelerde vade
MADDE 91- Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu
belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse,
bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.
Borcun ifası için gün
belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse, bundan o ayın son günü anlaşılır.
2. Diğer sürelerde vade
MADDE 92- Bir
borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün sözleşmenin
kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa
zamanı aşağıdaki biçimde belirlenir:
1. Gün olarak belirlenmiş süre,
sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur. Sekiz
veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki haftayı değil, tam
sekiz veya onbeş günü ifade eder.
2. Hafta olarak belirlenmiş süre, son
haftanın sözleşmenin kurulduğu güne ismen uyan gününde dolmuş olur.
3. Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın
dörtte biri gibi birden çok ayı içeren bir zaman olarak belirlenmiş süre,
sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü ise, son ayın bunu karşılayan
gününde dolmuş olur. Son ayda bunu karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü
dolmuş sayılır.
4. Yarım aydan onbeş günlük süre
anlaşılır. Bir veya birden çok ay ve yarım ay olarak belirlenmiş sürenin
dolduğu gün, son aya onbeş gün eklenerek belirlenir.
Bu kurallar, sürenin sözleşmenin
kurulmasından başka bir andan işlemeye başladığı durumlarda da uygulanır.
Borçlu, belirli bir süre içinde yerine
getirilmesi gereken bir borcu, bu sürenin dolmasından önce ifa etmekle
yükümlüdür.
3. Tatil günleri
MADDE 93- İfa
zamanı veya sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen bir güne
rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve tatil olmayan ilk güne geçer.
Aksine anlaşma geçerlidir.
III. İş saatlerinde ifa
MADDE 94-
Borç, alışılmış iş saatlerinde ifa ve kabul edilir.
IV. Sürenin uzatılması
MADDE 95-
Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, önceki sürenin
sona ermesini izleyen birinci günden başlar.
V. Erken ifa
MADDE 96-
Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da durumun gereğinden tarafların
aksini kastettikleri anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona ermesinden önce
ifa edebilir. Ancak, kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça borçlu,
erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz.
VI. Karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde
1. İfada sıra
MADDE 97- Karşılıklı
borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın,
sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı
olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
2. İfa güçsüzlüğü
MADDE 98-
Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada
güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin
sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf,
karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından
kaçınabilir.
Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun
bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir.
D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE 99-
Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması
kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade
bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da
ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para
birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade
de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu
alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke
parası ile ödenmesini isteyebilir.
II. Mahsup
1. Kısmen ödemede
MADDE 100-
Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana
borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.
Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet,
rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence
altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip
değildir.
2. Birden çok borçta
a. Borçlu ve alacaklının
bildirimine göre
MADDE 101-
Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini
alacaklıya bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan
ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda
gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
b. Kanuna göre
MADDE 102-
Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı
durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise
ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu
kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için
yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda
gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse
ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
III. Makbuz ve senetlerin geri
verilmesi
1. Borçlunun hakkı
MADDE 103-
Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna ilişkin borç
senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebilir.
Borcun tamamı ödenmemiş veya borç senedi
alacaklıya başkaca haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz verilmesini ve
ödemenin borç senedine işlenmesini isteyebilir.
2. Hükümleri
MADDE 104- Faiz
veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından
çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa
edilmiş sayılır.
Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz
vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul edilir.
Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç
sona ermiş sayılır.
3. Senedin geri verilememesi
MADDE 105- Alacaklı,
borç senedini kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi üzerine, borcu ödeme
sırasında, kendisine borç senedinin iptalini ve borcun sona ermiş olduğunu
gösteren resmen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir belge vermek
zorundadır.
Kıymetli evrakın iptaline ilişkin hükümler
saklıdır.
E. Alacaklının temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 106- Yapma
veya verme edimi gereği gibi kendisine
önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya
borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken
hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.
Alacaklı, müteselsil borçlulardan birine
karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş olur.
II. Hükümleri
1. Bir şeyin teslimine ilişkin
edimlerde
a. Tevdi hakkı
MADDE 107-
Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya
ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim
belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye
tevdi edilebilir.
b. Satma hakkı
MADDE 108- Sözleşmenin
konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez
veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi
edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda
bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini
tevdi edebilir.
Teslim edilecek şey, borsada kayıtlıysa
veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak gidere oranla değeri az ise, satışın
açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim, önceden ihtarda
bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin verebilir.
c. Tevdi konusunu geri alma
MADDE 109- Alacaklı,
tevdi edilen şeyi kabul ettiğini açıklamış veya tevdi bir rehnin ortadan
kaldırılması sonucunu doğurmuş olmadıkça borçlu, tevdi edilen şeyi geri
alabilir.
Tevdi
edilen şey geri alındığı anda alacak, bütün yan haklarıyla birlikte varlığını
sürdürür.
2. Diğer edimlerde
MADDE 110- Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa,
alacaklının temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere
göre sözleşmeden dönebilir.
F. Diğer ifa engelleri
MADDE 111-
Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının
kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir
sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının
temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.
İKİNCİ
AYIRIM
Borçların
İfa Edilmemesinin Sonuçları
A. Borcun ifa edilmemesi
I. Giderim borcu
1. Genel olarak
MADDE 112- Borç hiç veya gereği gibi ifa
edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe,
alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Yapma ve yapmama borçlarında
MADDE 113- Yapma
borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait
olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin
verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır.
Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu
aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür.
Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun
ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere
kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.
II. Sorumluluğun ve giderim
borcunun kapsamı
1. Genel olarak
MADDE 114- Borçlu,
genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı,
işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar
sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.
Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin
hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 115- Borçlunun
ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür.
Borçlunun alacaklı ile hizmet
sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına
ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek
veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle
yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin
önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Yardımcı kişilerin
fiillerinden sorumluluk
MADDE 116- Borçlu,
borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte
yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun
surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa
verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür.
Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk,
önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek
veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle
yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına
ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
B. Borçlunun temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 117-
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
Borcun ifa edileceği gün, birlikte
belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri
usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün
geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise
zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak
sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim
şarttır.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme tazminatı
MADDE 118-
Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe,
borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle
yükümlüdür.
b. Beklenmedik hâlden sorumluluk
MADDE 119-
Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan sorumludur.
Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru
olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa
konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.
2. Temerrüt faizi
a. Genel olarak
MADDE 120- Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat
hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık
temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının
yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı
kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve
yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise,
temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.
b. Faizlerde, iratlarda ve
bağışlamada temerrüt faizi
MADDE 121- Faiz
veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte temerrüde düşen
borçlu, icra takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak,
temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar,
ceza koşulu hükümlerine tabi olur.
Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi
yürütülemez.
3. Aşkın zarar
MADDE 122-
Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin
hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle
yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan
zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi
üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.
4. Karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde
a. Süre verilmesi
MADDE 123-
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü
takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun
bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
b. Süre verilmesini gerektirmeyen
durumlar
MADDE 124-
Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin
etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun
ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun ifasının,
belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine,
ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE 125-
Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya
süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman
borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve
gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa
edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar,
karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri
edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte
kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması
sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
d. Sürekli edimli sözleşmelerde
MADDE 126- İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun
temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi,
sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden
uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Borç
İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi
A. Alacaklıya halef olma
MADDE 127-
Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası ölçüsünde
alacaklının haklarına halef olur:
1. Başkasının borcu için rehnedilen bir
şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkı
bulunduğu takdirde.
2. Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin
ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği
takdirde.
Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun
hükümleri saklıdır.
B. Üçüncü kişinin fiilini
üstlenme
MADDE 128-
Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin
gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
Belirli bir süre için yapılan üstlenmede,
sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak
başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği
kararlaştırılabilir.
C. Üçüncü kişi yararına sözleşme
I. Genel olarak
MADDE 129-
Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim
yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.
Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar
da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını
isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı
kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra
edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.
II. Sorumluluk sigortalarında
MADDE 130-
Başkasını çalıştıran kişi, çalıştırdığı kişiye karşı hukuki sorumluluğunu
güvence altına almak üzere sigorta yaptırmışsa, sigortadan doğan haklar
doğrudan doğruya çalışana ait olur.
Ancak, çalışana
ödenecek sigorta tazminatı, genel hükümlere göre ödenecek tazminattan
indirilir.
Diğer hukuki sorumluluk sigortalarına
ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona
Ermesi, Zamanaşımı
BİRİNCİ AYIRIM
Sona Erme Hâlleri
A. Asıl borca bağlı hak ve
borçların sona ermesi
MADDE 131-
Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet,
faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını
isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı
tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu
faizler ve ceza koşulu istenebilir.
Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya
ilişkin özel hükümler saklıdır.
B. İbra
MADDE 132-
Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa
bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle
tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.
C. Yenileme
I. Genel olarak
MADDE 133- Yeni
bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık
iradesi ile olur.
Özellikle mevcut borç için kambiyo
taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir
kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri
olmadıkça yenileme sayılmaz.
II. Cari hesaplarda
MADDE 134-
Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş
olduğu anlamına gelmez.
Ancak, hesabın
kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç
yenilenmiş olur.
Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi
kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi
sona erdirmez.
D. Birleşme
MADDE 135- Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle
borç sona erer. Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut olan
hakları birleşmeden etkilenmez.
Birleşme geçmişe etkili olarak ortadan
kalkarsa, borç varlığını sürdürür.
Taşınmaz rehni ve kıymetli evraka ilişkin
özel hükümler saklıdır.
E. İfa imkânsızlığı
I. Genel olarak
MADDE 136- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle
imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç
yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı
taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri
vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını
kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya
yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya
gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa,
bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
II. Kısmi ifa imkânsızlığı
MADDE 137-
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa
borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa
imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin
yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde,
bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa,
karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması
veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık
hükümleri uygulanır.
III. Aşırı ifa güçlüğü
MADDE 138-
Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de
beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya
çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın
istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine
değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde
güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde
sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural
olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da
uygulanır.
F. Takas
I. Koşulları
1. Genel olarak
MADDE 139-
İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine
borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla
takas edebilir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile
takas ileri sürülebilir.
Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası,
ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla
ileri sürülebilir.
2. Kefalet hâlinde
MADDE 140-
Asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir.
3. Üçüncü kişi yararına sözleşme
hâlinde
MADDE 141-
Üçüncü kişi yararına borçlanan kişi, bu borcu ile sözleşmenin diğer
tarafından olan alacağını takas edemez.
4. Borçlunun iflası hâlinde
MADDE 142- Borçlunun iflası hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar
bile, alacaklarını, müflise olan borçları ile takas edebilirler.
II. Hükümleri
MADDE 143- Takas,
ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Bu
durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca
sona erer.
Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.
III. Alacaklının rızasıyla takas
edilebilir alacaklar
MADDE 144- Aşağıdaki
alacaklar takas haklarının doğumundan sonra, ancak alacaklıların
rızasıyla takas edilebilir:
1. Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine
veya bedeline ilişkin alacaklar.
2. Haksız olarak alınmış veya aldatma
sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin
alacaklar.
3. Nafaka ve işçi
ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel niteliği
gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.
IV. Takastan feragat
MADDE 145- Borçlu,
takas hakkından önceden de feragat edebilir.
İKİNCİ
AYIRIM
Zamanaşımı
A. Süreler
I. On yıllık zamanaşımı
MADDE 146- Kanunda
aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.
II. Beş yıllık zamanaşımı
MADDE 147-
Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve
ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü
gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme
bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta
perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden
doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir
ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar
arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık
sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden
doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır
kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan
alacaklar.
III. Sürelerin kesinliği
MADDE 148- Bu ayırımda belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle
değiştirilemez.
IV. Zamanaşımının başlangıcı
1. Genel olarak
MADDE 149- Zamanaşımı,
alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.
Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı
olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye
başlar.
2. Dönemsel edimlerde
MADDE 150- Ömür
boyunca gelir ve benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için zamanaşımı,
ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar.
Alacağın tamamı zamanaşımına uğramışsa,
ifa edilmemiş dönemsel edimler de zamanaşımına uğramış olur.
V. Sürelerin hesaplanması
MADDE 151- Süreler
hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve zamanaşımı ancak sürenin
son günü de hak kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında da, borçların
ifasındaki sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.
B. Bağlı alacaklarda zamanaşımı
MADDE
152- Asıl alacak zamanaşımına
uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.
C. Zamanaşımının durması
MADDE 153- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz,
başlamışsa durur:
1. Velayet süresince, çocukların ana ve
babalarından olan alacakları için.
2. Vesayet süresince, vesayet altında
bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları
için.
3. Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin
diğerinden olan alacakları için.
4. Hizmet ilişkisi
süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için.
5. Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına
sahip olduğu sürece.
6. Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri
sürme imkânının bulunmadığı sürece.
7. Alacaklı ve borçlu
sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak
ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece.
Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan
kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya durmadan önce başlamış
olan işlemesini sürdürür.
D. Zamanaşımının kesilmesi
I. Sebepleri
MADDE 154- Aşağıdaki
durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada
bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla
mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas
masasına başvurmuşsa.
II. Birlikte borçlulara etkisi
MADDE 155- Zamanaşımı
müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı
kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince,
kefile karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı kefile karşı
kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.
III. Yeni sürenin başlaması
1. Borcun ikrar edilmesi veya
karara bağlanması hâlinde
MADDE 156- Zamanaşımının
kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar.
Borç bir senetle ikrar
edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her
zaman on yıldır.
2. Alacaklının fiili hâlinde
MADDE 157- Bir
dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince tarafların
yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden
işlemeye başlar.
Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse,
alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı, iflas
masasına başvurma sebebiyle kesilmişse, iflasa ilişkin
hükümlere göre alacağın yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren yeniden
işlemeye başlar.
E. Davanın reddinde ek süre
MADDE 158- Dava
veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli
olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden
önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak
düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını
kullanabilir.
F. Taşınır rehni ile güvenceye
bağlanmış alacakta
MADDE 159-
Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış olması, bu alacak için
zamanaşımının işlemesine engel olmaz; bununla birlikte alacaklının, hakkını
rehinden alma yetkisi devam eder.
G. Zamanaşımından feragat
MADDE 160-
Zamanaşımından önceden feragat edilemez.
Müteselsil borçlulardan birinin feragat etmiş olması, diğerlerine karşı
ileri sürülemez.
Bölünemez bir borcun borçlularından
birinin feragat etmiş olması durumunda da aynı hüküm uygulanır.
Asıl borçlunun feragati de
kefile karşı ileri sürülemez.
H. İleri sürülmesi
MADDE 161- Zamanaşımı
ileri sürülmedikçe, hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Borç
İlişkilerinde Özel Durumlar
BİRİNCİ
AYIRIM
Teselsül
A. Müteselsil borçluluk
I. Doğuşu
MADDE 162-
Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu
olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil
borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar.
II.
Dış ilişki
1.
Hükümleri
a.
Borçluların sorumluluğu
MADDE 163- Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını,
dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Borçluların
sorumluluğu, borcun
tamamı ödeninceye kadar devam eder.
b. Borçluların savunmaları
MADDE 164-
Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki
kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i
ve itirazları ileri sürebilir.
Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i
ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur.
c. Borçluların bireysel davranışı
MADDE 165- Kanun
veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla
diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.
2. Borcun sona ermesi
MADDE 166-
Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona
erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur.
Borçlulardan biri, alacaklıya ifada
bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya
borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.
Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı
ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca
katılma payı oranında borçtan kurtarır.
III. İç ilişki
1. Paylaşım
MADDE 167- Aksi
kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden
anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine
karşı eşit paylarla sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan
borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu
durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı,
diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.
2. Alacaklıya halef olma
MADDE 168- Diğerlerine
rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında
alacaklının haklarına halef olur.
Alacaklı diğerlerinin zararına olarak
borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.
B. Müteselsil alacaklılık
MADDE 169- Müteselsil
alacaklılık, borçlunun, alacaklılardan her birine borcun tamamını isteme
hakkını tanıdığı veya kanunun belirlediği durumlarda doğar.
Borçlu,
alacaklılardan birine yaptığı ifayla, bütün alacaklılara karşı borcundan
kurtulmuş olur.
Alacaklılardan birinin icraya veya
mahkemeye başvurmuş olduğu kendisine bildirilmedikçe, borçlu onlardan dilediği
birine ifada bulunabilir.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar
arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, alacaklılardan her
birinin edim üzerindeki hakları eşittir.
Kendisine düşen paydan fazlasını elde eden
alacaklı, bu fazlalığı payını alamamış olan diğer alacaklılara ödemekle
yükümlüdür.
İKİNCİ
AYIRIM
Koşullar
A. Geciktirici koşul
I. Genel olarak
MADDE 170- Bir
sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir
olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur.
Aksi
kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun
gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade eder.
II. Koşulun askıda olduğu
sıradaki durum
MADDE
171- Koşul gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği gibi ifasını
engelleyecek her türlü davranıştan kaçınmakla yükümlüdür.
Koşula bağlı hakkı tehlikeye düşürülen
alacaklı, alacağı koşula bağlı olmayan alacaklıların haklarını korumak üzere
başvurabilecekleri önlemleri alabilir.
Koşulun gerçekleşmesinden önce yapılan tasarruflar,
koşulun hükümlerini zedelediği oranda geçersiz olur.
III. Koşul gerçekleşinceye kadar
elde edilen yararlar
MADDE 172- Borcun
konusunu oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden önce kendisine verilen
alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun gerçekleşmesine kadar elde ettiği
yararların sahibi olur.
Koşul gerçekleşmezse
alacaklı, elde ettiği yararları geri vermekle yükümlüdür.
B. Bozucu koşul
MADDE 173- Sona
ermesi önceden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılan
sözleşme, bozucu koşula bağlanmış olur.
Bozucu koşula bağlanmış sözleşmenin
hükümleri, koşulun gerçekleştiği anda ortadan kalkar.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya işin
niteliğinden anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe etkili olmaz.
C. Ortak hükümler
I. Koşulun gerçekleşmesi
MADDE 174-
Koşul, taraflardan birinin bizzat yerine getirmesi gerekli bir davranış
değilse, o tarafın ölümü hâlinde mirasçısı onun yerine geçebilir.
II. Dürüstlük kurallarına aykırı
engelleme
MADDE 175-
Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine
dürüstlük kurallarına aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş
sayılır.
Taraflardan
biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlarsa,
koşul gerçekleşmemiş sayılır.
III. Yasak koşullar
MADDE 176-
Bir koşul, hukuka veya ahlaka aykırı bir yapma veya yapmama fiilini sağlamak
amacıyla konulmuşsa, bu koşula bağlı hukuki işlem kesin olarak hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Bağlanma
Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu
A. Bağlanma parası
MADDE 177- Sözleşme
yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak
değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.
Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça,
bağlanma parası esas alacaktan düşülür.
B. Cayma parası
MADDE 178- Cayma
parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili
sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan
cayarsa aldığının iki katını geri verir.
C. Ceza koşulu
I. Alacaklının hakları
1. Cezanın sözleşmenin ifası ile
ilişkisi
MADDE 179-
Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza
kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da
cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun
belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa
alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul
etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa
ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu
ispat etme hakkı saklıdır.
2. Ceza ile zarar arasındaki
ilişki
MADDE 180- Alacaklı
hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.
Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan
ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe
aşan miktarı isteyemez.
3. Kısmi ifanın yanması
MADDE 181-
Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan kısmın
alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de uygulanır.
Taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır.
II. Cezanın miktarı, geçersizliği
ve indirilmesi
MADDE 182- Taraflar,
cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.
Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi
kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız
hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya
borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi,
asıl borcun geçerliliğini etkilemez.
Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu
kendiliğinden indirir.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Borç
İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri
BİRİNCİ
AYIRIM
Alacağın
Devri
A. Koşulları
I. İradi devir
1. Genel olarak
MADDE 183- Kanun,
sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını
aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu,
devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış
olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış
bulunduğu savunmasını ileri süremez.
2. Şekli
MADDE 184-
Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı
değildir.
II. Yasal veya yargısal devir ve
etkisi
MADDE 185-
Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu devir
özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın,
üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.
B. Devrin hükümleri
I. Borçlunun durumu
1. İyiniyetle yapılan ifa
MADDE 186– Borçlu,
alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse,
önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki
devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.
2. İfadan kaçınma ve tevdi
MADDE 187- Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu,
ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi
etmekle borçtan kurtulur.
Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan
doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
Dava konusu olan
çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan
her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
3. Borçluya ait savunmalar
MADDE 188- Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip
olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.
Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel
olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel
olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.
II. Öncelik hakları ve bağlı
hakların geçişi
MADDE 189-
Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları
ve bağlı haklar da devralana geçer.
Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de
devredilmiş sayılır.
III. Senet ve belgelerin teslimi
ve bilgi verilmesi
MADDE 190- Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan
ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için
gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.
IV. Garanti
1. Genel olarak
MADDE 191-
Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın
varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur.
Alacak bir edim karşılığı olmaksızın
devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki
alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.
2. İfaya yönelik devir
MADDE 192- Alacaklı,
alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte borca mahsup edilecek
miktarı belirlememişse devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni
gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.
3. Sorumluluğun kapsamı
MADDE 193-
Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. İfa ettiği karşı edimin faizi ile
birlikte geri verilmesini.
2. Devrin sebep olduğu giderleri.
3. Borçluya karşı devraldığı alacağı elde
etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri.
4. Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe
uğradığı diğer zararlarını.
C. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 194-
Bazı hakların devrine özgü olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler saklıdır.
İKİNCİ
AYIRIM
Borcun
Üstlenilmesi
A. İç üstlenme sözleşmesi
MADDE 195- Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu
bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu
borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan
borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini
isteyemez.
Borçlu, borcundan
kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.
B. Dış üstlenme sözleşmesi
I. Öneri ve kabul
MADDE 196-
Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen
ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur.
İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya
onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme
sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir.
Alacaklının kabulü açık
veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını
kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza
gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
II. Önerinin bağlayıcılığı
MADDE 197- Borcun
üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı tarafından her zaman kabul
edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki borçlu, kabul için bir süre koyabilir.
Alacaklı bu sürenin bitimine kadar susarsa, öneri reddedilmiş sayılır.
Önerinin alacaklı tarafından kabul
edilmesinden önce yeni bir iç üstlenme sözleşmesi yapılır ve bu ikinci
üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk öneride bulunan,
önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
C. Borçlunun değişmesinin
sonuçları
I. Bağlı hak ve borçlar
MADDE 198- Borçlu
değişmiş olsa bile, alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar dışındaki
bağlı hakları saklı kalır.
Bununla birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren üçüncü kişinin ve
kefilin sorumlulukları, ancak onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak rıza
göstermeleri hâlinde devam eder.
II. Savunmalar
MADDE 199- Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı,
yeni borçluya geçer.
Dış üstlenme sözleşmesinden aksi
anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri
sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz.
Yeni borçlu, iç
üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez.
D. Sözleşmenin hükümsüzlüğü
MADDE 200- Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse,
iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün bağlı
borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
Bundan başka, borcu
üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve alacaklının zarara
uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklı,
önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir sebeple
uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir.
E. Borca katılma
MADDE 201- Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak
üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte
borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
Borca katılan ile
borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
F. Malvarlığının veya işletmenin
devralınması
MADDE 202-
Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan,
bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili
Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden
birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı
malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.
Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki
borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre,
muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel
olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
Borçların bu yoldan üstlenilmesinin
sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir.
Bildirme veya ilanla
duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada
öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.
G. İşletmelerin birleşmesi ve
şekil değiştirmesi
MADDE 203- Bir
işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması
ya da birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin
alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup,
bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilirler.
Bir tek kişiye ait olup
da, kollektif veya komandit ortaklık hâline dönüştürülen bir işletmenin
borçları hakkında da aynı hüküm uygulanır.
H. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 204- Mirasın paylaşılması ve rehinli
taşınmazların devri konusundaki borcun üstlenilmesine ilişkin özel hükümler
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Sözleşmenin
Devri ve Sözleşmeye Katılma
A. Sözleşmenin devri
MADDE 205- Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve
sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan
taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir
anlaşmadır.
Sözleşmeyi
devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça
önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin
devri hükümlerine tabidir.
Sözleşmenin devrinin geçerliliği,
devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.
Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer
özel hükümler saklıdır.
B. Sözleşmeye katılma
MADDE 206- Sözleşmeye katılma, mevcut bir sözleşmeye taraflardan
birinin yanında yer almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında
yapılan ve katılanın, yanında yer aldığı tarafla birlikte, onun hak ve
borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir anlaşmadır.
Anlaşmada aksi kararlaştırılmamışsa,
sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı taraf, sözleşmenin diğer tarafına
karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.
Sözleşmeye
katılmanın geçerliliği, katılma konusu sözleşmenin şekline bağlıdır.
İKİNCİ
KISIM
Özel
Borç İlişkileri
BİRİNCİ
BÖLÜM
Satış
Sözleşmesi
BİRİNCİ
AYIRIM
Genel
Hükümler
A. Tanımı ve hükümleri
MADDE 207- Satış
sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya
devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği
sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça
veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa
etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi
mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.
B.
Yarar ve hasar
MADDE 208-
Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel koşullardan doğan
ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır satışlarında
zilyetliğin devri, taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya
aittir.
Taşınır satışlarında, alıcının satılanın
zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi durumunda zilyetliğin devri
gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı alıcıya geçer.
Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı
ifa yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın taşıyıcıya
teslim edildiği anda alıcıya geçer.
İKİNCİ
AYIRIM
Taşınır
Satışı
A. Konusu
MADDE 209- Taşınır satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz
sayılanlar dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır olarak belirtilen şeylerin
satışıdır.
Ürünler, bir yapının yıkıntıları ve taş
ocağından çıkarılacak taşlar gibi, taşınmazdan ayrıldıktan sonra mülkiyeti
devredilecek bütünleyici parçaların satılması da taşınır satışıdır.
B. Satıcının borçları
I. Zilyetliğin devri
1. Kural
MADDE 210- Satıcı,
satılanın mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle
yükümlüdür.
2. Devir ve taşıma giderleri
MADDE 211- Aksine
sözleşme veya âdet yoksa, ölçme ve tartma gibi devir giderleri satıcıya,
satılanı devralmak üzere yapılan giderler ve satılanın ifa yerinden başka yere
taşınması gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
Gidersiz devir kararlaştırılmışsa, satıcı
taşıma giderlerini üstlenmiş sayılır.
Liman ve gümrük giderleri
olmaksızın devir kararlaştırılmışsa satıcı, dış satım, transit ve dış alım
vergilerini üstlenmiş sayılır; ancak satılanın alıcı tarafından devralındığı
sırada ödenmiş olan tüketim vergilerini üstlenmiş sayılmaz.
3. Satıcının temerrüdü
a. Kural ve ayrık durum
MADDE 212- Satıcının temerrüdü hâlinde,
borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümler uygulanır.
Zilyetliğin devri için belirli bir
süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının, devir
isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini
istediği kabul edilir.
Alıcı, satılanın devredilmesini
isteme niyetinde ise, belirlenen sürenin bitiminde bunu satıcıya hemen
bildirmek zorundadır.
b. Giderim borcu ve kapsamı
MADDE 213- Borcunu ifa
etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı,
satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın
almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki farka
göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya
piyasa fiyatı bulunan mallardan ise alıcı, onun yerine bir başkasını satın alma
zorunda olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa fiyatı
arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
II. Zapttan sorumluluk
1. Konusu
MADDE 214- Satış sözleşmesinin kurulduğu
sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü
kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı
sorumlu olur.
Alıcı, elinden alınma tehlikesini
sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş olmadıkça
bundan dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı, üçüncü kişinin
hakkını gizlemişse, sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama konusunda yapılmış
olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
2. Yargılama usulü
a. Davanın bildirimi
MADDE 215- Satılanın elinden alınması
tehlikesi ile karşılaşan alıcı, kendisine karşı açılan davayı satıcıya
bildirdiği zaman satıcı, durumun gereğine göre ve yargılama usulü uyarınca ya
alıcının yanında davaya katılmak ya da alıcı yerine geçerek üçüncü kişiye karşı
davayı takip etmek ve savunmak zorundadır.
Bildirme, davaya katılmaya ve
savunmaya elverişli bir zamanda yapılmışsa, alıcının aleyhinde verilen hüküm,
onun ağır kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe, satıcı için de sonuç
doğurur.
Dava, kendisine yüklenilemeyen
sebeplerden dolayı satıcıya bildirilmemişse satıcı, zamanında bildirilmiş
olsaydı daha elverişli bir hüküm elde edilebileceğini ispatladığı ölçüde
sorumluluktan kurtulur.
b. Mahkeme kararı olmaksızın
satılanı verme
MADDE 216- Satıcının
zapttan sorumluluğu aşağıdaki hâllerde devam eder:
1. Alıcı, bir mahkeme
kararı beklemeksizin üçüncü kişinin hakkını dürüstlük kurallarına uygun olarak
tanımış ve satılanı ona vermişse.
2. Alıcı, üçüncü kişinin kendisine karşı
dava açmasını beklemeden, satıcıyı satılan üzerindeki hak iddiasına ilişkin
uyuşmazlığı dava yoluyla çözümlemesi, aksi takdirde tahkim yoluna başvuracağı
konusunda gecikmeksizin uyarmış ve bundan sonuç alamadığı için tahkim yoluna
başvurmuşsa.
Satıcının sorumluluğu,
alıcının satılanı üçüncü kişiye vermekle yükümlü olduğunu ispat etmesi durumunda
da devam eder.
3. Alıcının hakları
a. Tam zapt hâlinde
MADDE 217-
Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış sözleşmesi kendiliğinden
sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. Satılandan elde ettiği veya elde
etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış
bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.
2. Satılanı elinden alan üçüncü kişiden
isteyemeyeceği giderleri.
3. Davayı satıcıya bildirmekle
kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün yargılama giderleri ile yargılama
dışındaki giderleri.
4. Satılanın tamamen elinden alınması
yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer zararları.
Satıcı, kendisine
hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının satılanın elinden
alınması yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle yükümlüdür.
b. Kısmi zapt hâlinde
MADDE 218- Satılanın
bir kısmı elinden alınmış veya satılan sınırlı ayni bir hakla yüklenmişse
alıcı, sadece bu yüzden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir.
Ancak alıcının, satılandaki bu durumu bilseydi onu satın almayacağı durum
ve koşullardan anlaşılıyorsa, alıcı hâkimden sözleşmenin sona ermesine karar
vermesini isteyebilir. Bu durumda alıcı, satılanın elinde kalmış olan kısmını o
zamana kadar elde etmiş olduğu yararlarla birlikte, satıcıya geri vermekle
yükümlüdür.
III. Ayıptan sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE 219- Satıcı,
alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda
bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen
niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan
beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki
ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese
bile onlardan sorumludur.
b. Hayvan satışında
MADDE 220- Hayvan
satışında satıcı, yazılı olarak üstlenmedikçe veya ağır kusuru olmadıkça
ayıptan sorumlu olmaz.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 221-
Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan
sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Alıcının bildiği ayıplar
MADDE 222- Satıcı,
satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan
sorumlu değildir.
Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden
geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını
ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.
4. Gözden geçirme ve satıcıya
bildirme
a. Genel olarak
MADDE 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân
bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu
gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek
zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı
kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya
çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir
ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir;
bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
b. Hayvan satışında
MADDE 224- Hayvan satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı
olarak belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin değilse satıcı,
ancak ayıbın devrin yapıldığı veya alıcının devralmada temerrüdünün
gerçekleştiği günden başlayarak dokuz gün içinde kendisine bildirilmesi ve
ayrıca, hayvanın bilirkişilerce gözden geçirilmesinin aynı süre içinde yetkili
makamdan istenmesi hâlinde sorumlu olur.
5. Satıcının ağır kusurunun
sonuçları
MADDE 225- Ağır
kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş
olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin
bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.
6. Satılanın başka yerden
gönderilmesi
MADDE 226- Başka
yerden gönderilen satılanın ayıplı olduğunu ileri süren alıcı, bulunduğu yerde
satıcının temsilcisi yoksa, satılanın korunması için gerekli önlemleri geçici
olarak almakla yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu ileri sürdüğü satılanın
korunması için gerekli önlemleri almaksızın onu satıcıya geri gönderemez.
Alıcı, satılanın durumunu
gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa,
ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat
yükü alıcıya düşer.
Satılanın kısa zamanda bozulma tehlikesi
varsa, alıcı onu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığıyla sattırmaya yetkili,
hatta satıcının yararı gerektiriyorsa sattırmakla yükümlüdür. Alıcı, durumu
satıcıya en kısa zamanda bildirmezse, bundan doğan zarardan sorumlu olur.
7. Alıcının seçimlik hakları
a. Genel olarak
MADDE 227- Satıcının
satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik
haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu
bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış
bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği
takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz
onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir
benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat
isteme hakkı saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir
benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik
haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı
göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine
karar verebilir.
Satılanın değerindeki
eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya
satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini
kullanabilir.
b. Satılanın yok olması veya ağır
biçimde zarara uğraması
MADDE 228- Alıcıya ayıplı olarak devredilmiş olan satılanın ayıptan, beklenmedik
hâlden veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır biçimde zarara
uğraması, alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasını engellemez. Bu
durumda alıcı, satılandan elinde ne kalmışsa onu geri vermekle yükümlüdür.
Satılan alıcıya
yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa veya alıcı onu başkasına
devretmişse ya da biçimini değiştirmişse alıcı, ancak değerindeki eksiklik
karşılığının satış bedelinden indirilmesini isteyebilir.
8. Dönmenin sonuçları
a. Genel olarak
MADDE 229- Satış
sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte
satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki
istemlerde bulunabilir:
1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle
birlikte geri verilmesi.
2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi,
yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi.
3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının
giderilmesi.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur
yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle
yükümlüdür.
b. Birden çok mal satışında
MADDE 230- Birden
çok mal veya birden çok parçadan oluşan bir mal, birlikte satılmış olup da
bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa, dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı çıkanlar
için kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya satıcıya önemli bir zarar vermeksizin
ayıplı parçanın diğerinden ayrılmasına imkân yoksa, dönme hakkının satılanın
tamamını kapsaması zorunludur.
Satılanın aslı için satıştan dönülmesi,
ayrı satış bedeli gösterilerek satılmış olsalar bile, eklentilerini de kapsar;
fakat eklentiler için dönme, satılanın aslını kapsamaz.
9. Zamanaşımı
MADDE 231-
Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan
sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa
bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde
bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan
kalkmaz.
Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte
ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.
C. Alıcının borçları
I. Satış bedelinin ödenmesi ve
satılanın devralınması
MADDE 232- Alıcı,
satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini ödemek ve
kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlüdür.
Aksine yerel âdet veya anlaşma
yoksa, satılanın hemen devralınması gereklidir.
II. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 233- Alıcı, satış bedelini belirtmeksizin, malı alacağını
kesin olarak bildirmişse satış, ifa yeri ve zamanındaki ortalama piyasa fiyatı
üzerinden yapılmış sayılır.
Satış bedeli, satılanın ağırlığına göre
hesaplanıyorsa, darası indirilir.
Bazı ticari malların satışında, daralı
ağırlıktan miktar olarak ya da yüzde hesabıyla bir indirim yapılmasına veya
bedelin, daralı ağırlık üzerinden belirlenmesine ilişkin ticari teamüller
saklıdır.
III. Satış bedelinin muacceliyeti
ve faizi
MADDE 234- Aksine
sözleşme yoksa, satılan alıcının zilyetliğine girince satış bedeli muaccel
olur.
Faiz istenebileceği konusunda bir teamül
varsa veya alıcı maldan ürün ya da diğer verimler elde etme imkânına sahip ise
ya da belirli günün geçmesiyle temerrüdün gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bir
ihtara gerek olmaksızın satış bedeline faiz istenebilir.
IV. Alıcının temerrüdü
1. Satıcının dönme hakkı
MADDE 235- Satılanın,
ancak satış bedeli ödendikten sonra veya ödenme anında devredilmesi gereken
durumlarda alıcı temerrüde düşerse satıcı, herhangi bir işlem gerekmeksizin
satıştan dönebilir.
Bu hakkını kullanmak
isteyen satıcı, durumu gecikmeksizin alıcıya bildirmek zorundadır.
Satılanın zilyetliği satış bedeli
ödenmeden alıcıya devredilmişse, alıcının temerrüdü
sebebiyle satıcının dönme hakkını kullanarak satılanı geri alması, bu hakkın
sözleşmede açıkça saklı tutulmasına bağlıdır.
2. Zararın hesaplanması ve
giderimi
MADDE 236- Borcunu
ifa etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı, satış bedelini ödemede temerrüde
düşmüş olan alıcıdan, bu bedel ile satılanın başkasına dürüstlük kurallarına
uygun olarak satışından elde ettiği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak
zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa
fiyatı bulunan mallardan ise satıcı, böyle bir satışa gerek kalmaksızın
alıcıdan, satış bedeli ile malın belirlenmiş ödeme günündeki fiyatı arasındaki
farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Taşınmaz
Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar
A. Şekil
MADDE 237- Taşınmaz
satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi
şarttır.
Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım
sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz.
Önalım sözleşmesinin
geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
B. Satış ilişkisi doğuran haklar
I. Süresi ve şerhi
MADDE 238- Önalım,
geri alım ve alım hakları en çok on yıllık süre için kararlaştırılabilir ve
kanunlarda belirlenen süreyle tapu siciline şerh edilebilir.
II. Devredilmesi ve miras yoluyla
geçmesi
MADDE 239- Aksine
anlaşma olmadıkça, sözleşmeden doğan önalım, alım ve geri alım hakları
devredilemez, ancak miras yoluyla geçer.
Bu hakların devredilebileceği
sözleşmeyle kararlaştırılmışsa, devir işlemi hakkın kurulması için
öngörülen şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
III. Önalım hakkı
1. İleri sürülmesi
MADDE 240- Önalım
hakkı, taşınmazın satışı ya da ekonomik bakımdan satışa eşdeğer her türlü
işlemin yapılması hâllerinde kullanılabilir.
Taşınmazın, mirasın paylaşımında
mirasçılardan birine özgülenmesi, cebrî artırma yoluyla satışı ve kamu
hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara benzer amaçlarla edinilmesi
hâllerinde önalım hakkı kullanılamaz.
2. Koşulları ve hükümleri
MADDE 241- Satıcı
veya alıcı, satış sözleşmesinin yapıldığını ve içeriğini önalım hakkı sahibine
noter aracılığıyla bildirmek zorundadır.
Önalım hakkı kullanıldıktan sonra satış
sözleşmesi ortadan kaldırılırsa ya da alıcının şahsından kaynaklanan sebeplerle
onaylanmazsa, bu durum önalım hakkı sahibine karşı ileri sürülemez.
Önalım hakkını kuran sözleşmede aksi
öngörülmemişse, önalım hakkı sahibi taşınmazı, satıcının üçüncü kişiyle
kararlaştırdığı satışa ilişkin koşullarla kazanır.
Ekonomik bakımdan
satışa eşdeğer işlemlerde de yukarıdaki hükümler uygulanır.
3. Kullanılması ve hükümleri
MADDE 242- Sözleşmeden
doğan önalım hakkını kullanmak isteyen hak sahibi, bu hak şerhedilmiş ve
taşınmazın mülkiyeti alıcı adına tescil edilmişse alıcıya; aksi takdirde
satıcıya karşı, satışın veya ekonomik bakımdan satışa eşdeğer başka bir işlemin
kendisine bildirildiği tarihten başlayarak üç ay ve her hâlde satışın
yapılmasından başlayarak iki yıl içinde dava açmak zorundadır.
C. Taşınmaz satışı
I. Koşullu satış ve mülkiyetin
saklı tutulması
MADDE 243- Bir
taşınmazın koşula bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu siciline tescil
yapılamaz.
Taşınmaz satışında mülkiyeti saklı tutma koşulu da
tescil edilemez.
II. Sorumluluk
MADDE 244- Aksine sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış
sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için
alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür.
Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme
dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı,
özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü değildir.
Bir yapının ayıplı olmasından doğan
davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve satıcının ağır kusuru
varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Yarar ve hasar
MADDE 245-
Satılanın tescilden sonraki bir zamanda alıcı tarafından teslim alınması için
sözleşmeyle bir süre belirlenmişse, onun yarar ve hasarı, alıcıya teslimle
geçer. Bu hüküm, alıcının satılanı teslim almada temerrüde düşmesi durumunda da
uygulanır.
Bu sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
IV. Taşınır satışına ilişkin
kuralların uygulanması
MADDE 246-
Taşınır satışına ilişkin kurallar, kıyas yoluyla taşınmaz satışında da uygulanır.
DÖRDÜNCÜ
AYIRIM
Bazı
Satış Türleri
A. Örnek üzerine satış
I. Tanımı
MADDE 247- Örnek
üzerine satış, tarafların sözleşmenin konusu olan malın alıcıya veya üçüncü bir
kişiye bırakılan bir örneğe ya da tespit ettikleri bir mala uygun olması
üzerinde anlaşmalarıyla yapılan satıştır.
II. İspat yükü
MADDE 248-
Örnek üzerine satışta kendisine örnek verilen taraf, elindeki örneğin kendisine
verilmiş örnek olduğunu ispat yükü altında olmayıp, örneğin biçimi değişmiş
olsa bile, bu değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir sonucu ise, alıcının
iddiası doğru sayılır. Ancak, karşı tarafın her hâlde bunun aksini ispat hakkı
vardır.
Örnek, alıcının elindeyken bozulmuş veya
yok olmuşsa, kusuru olmasa bile, satılanın örneğe uygun olmadığını ispat yükü
alıcıya düşer.
B. Beğenme koşuluyla satış
I. Tanımı
MADDE 249- Beğenme
koşuluyla satış, alıcının satılanı deneyerek veya gözden geçirerek beğenmesi
koşuluyla yapılan satıştır.
II. Hükümleri
MADDE 250-
Beğenme koşuluyla satışta alıcı, satılanı kabul etmekte veya hiçbir sebep
göstermeksizin geri vermekte serbesttir.
Satılan, alıcının
zilyetliğine geçmiş olsa bile, satılanın mülkiyeti, beğenme koşulunun
gerçekleştiği ana kadar satıcıda kalır.
III. Deneme veya gözden geçirme
1. Satıcının yanında
MADDE 251-
Deneme veya gözden geçirme satıcının yanında yapılmak gerekip de alıcı,
satılanı sözleşme veya âdete göre gerekli süre içinde kabul edip
etmediğini açıklamazsa, satıcı sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
Böyle bir süre
belirlenmemişse, satıcı uygun bir süre geçtikten sonra, satılanı kabul edip
etmediğini bildirmesi için alıcıya ihtarda bulunabilir; bu ihtara hemen cevap verilmezse satıcı, sözleşmeyle bağlılıktan
kurtulur.
2. Alıcının yanında
MADDE 252-
Satılan, denenmeksizin veya gözden geçirilmeksizin alıcıya verilmişse, sözleşme
veya âdete göre gereken süre içinde veya böyle bir süre yoksa, satıcının ihtarı
üzerine alıcı, satılanı beğenmediğini hemen bildirmez veya onu geri vermezse,
beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
Alıcının, herhangi
bir çekince belirtmeksizin satış bedelinin tamamını veya bir kısmını ödemesiyle
ya da satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak biçimde kullanmasıyla
da beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
C. Kısmi ödemeli satışlar
I. Taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 253- Taksitle
satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin ödenmesinden önce
teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri
satıştır.
Taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde
yapılmadıkça geçerli olmaz.
Malın satıcının ticari faaliyeti
kapsamında satılması hâlinde, sözleşmede aşağıdaki hususlar belirtilir:
1. Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2. Satışın konusu.
3. Satılanın peşin satış bedeli.
4. Taksitle ödeme sebebiyle belirtilecek
ilave bedel.
5. Toplam satış bedeli.
6. Alıcının nakden veya aynen üstlendiği
diğer bütün edimler.
7. Peşinat ve taksitlerin tutarı ile
vadesi ve ikiden az olmamak üzere taksit sayısı.
8. Alıcının yedi gün içinde sözleşme
yapılması konusundaki irade açıklamasını geri alma hakkı.
9. Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı
tutulmasına veya satış bedeli alacağının devrine ilişkin anlaşma kayıtları.
10. Temerrüt veya vadenin ertelenmesi
durumunda, yasal faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere ödenecek
faiz.
11. Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Yasal temsilcinin rızası
MADDE
254- Ayırt etme gücüne sahip bir
küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış olan taksitle satış sözleşmesinin
geçerliliği, yasal temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda rızanın, en
geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması gerekir.
3. Sözleşmenin hüküm ve
sonuçlarını doğurması ve geri alma açıklaması
MADDE 255- Taksitle
satış sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca imzalanmış sözleşmenin bir
nüshasının eline geçmesinden yedi gün sonra hüküm ve sonuçlarını doğurur.
Alıcı, bu süre içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak
bildirebilir. Bu haktan önceden feragat edilemez. Geri alma bildiriminin
sürenin son gününde postaya verilmiş olması, sonuç doğurması için yeterlidir.
Satıcı geri alma süresi içinde malı alıcıya
devretmişse alıcı, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde
kullanabilir; aksi takdirde sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş olur.
Alıcının geri alma hakkını kullanması
hâlinde, kendisinden cayma parası istenemez.
4. Tarafların hak ve borçları
a. Peşinatı ödeme borcu ve
sözleşmenin süresi
MADDE 256- Alıcı,
peşin satış bedelinin en az onda birini en geç teslim anında peşin
olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen
üç yıl içinde ödemekle yükümlüdür.
Cumhurbaşkanı, satılanın türüne göre
peşinat miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya kadar indirebileceği gibi,
iki katına kadar çıkartabilir.[1]
Kanunda belirlenen asgari peşinatı tamamen
almaksızın, satılanı alıcıya devreden satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı
üzerinde istem hakkını kaybeder.
Peşinattan vazgeçilmesi karşılığında,
satış bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür.
b. Alıcının def’ileri
MADDE 257- Alıcı,
satıcının taksitle satıştan doğan alacağı ile kendisinin satıcıdan olan
alacağını takas etme hakkından önceden feragat edemez.
Alacağın devredilmesi durumunda alıcının,
satış bedeli alacağına ilişkin def’ileri sınırlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.
c. Satış bedelinin tamamen
ödenmesi
MADDE 258- Taksit
borcu kambiyo senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı satış bedelinin kalan kısmını
her zaman bir defada ödeyerek borcundan kurtulabilir. Bu durumda, peşin satış
bedeline ilave edilen bedelin ödenmemiş taksitlere isabet eden kısmı,
yarısından az olmamak üzere ödeme süresinin kısaltılmasına uygun olarak
indirilir.
5. Alıcının temerrüdü
a. Satıcının seçimlik hakkı
MADDE 259- Alıcı
peşinatı ödemede temerrüde düşerse satıcı, sadece peşinatı isteyebilir veya
sözleşmeden dönebilir.
Alıcı taksitleri ödemede temerrüde düşerse
satıcı, muaccel olmuş taksitlerin veya geri kalan satış bedelinin tamamının bir
defada ödenmesini isteyebilir ya da sözleşmeden dönebilir. Satıcının geri kalan
satış bedelinin tamamını isteyebilmesi veya sözleşmeden dönebilmesi, ancak bu
hakkı açık biçimde saklı tutmuş olmasına ve alıcının kararlaştırılan satış
bedelinin en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi
veya en az dörtte birini oluşturan bir taksidi ya da en son taksidi ödemede
temerrüde düşmüş olmasına bağlıdır. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla isteyebileceği
miktar, ödenmiş olan taksitler tutarına eşit veya daha fazla ise satıcı
sözleşmeden dönemez.
Satıcı, satış bedelinin
geri kalan kısmının tamamen ödenmesini isteme veya sözleşmeden dönme haklarını
kullanmadan önce, alıcıya en az onbeş günlük bir süre tanımak zorundadır.
b. Sözleşmeden dönme
MADDE 260- Satıcı,
alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle satılanın alıcıya
devrinden sonra sözleşmeden dönerse, her iki taraf aldığını geri vermekle
yükümlüdür. Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve satılanın
olağandışı kullanılması sebebiyle değerinin azalması hâlinde tazminat da
isteyebilir. Ancak satıcı, sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı elde edecek
olduğundan fazlasını isteyemez.
Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde
düşmesi yüzünden satılanın devrinden önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece
ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden döndüğü tarihe kadar işleyecek yasal
faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra, satılanın uğramış olduğu değer kaybı
sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu kararlaştırılmışsa, peşin satış
bedelinin yüzde onunu aşamaz.
c. Hâkimin müdahalesi
MADDE 261- Hâkim,
temerrüde düşen alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda güvence vermesi ve
satıcının da bu yeni düzenleme dolayısıyla herhangi bir zararının söz konusu
olmaması koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları sağlayabilir ve satıcının
satılanı geri almasını yasaklayabilir.
6. Yetkili mahkeme ve tahkim
MADDE 262- Yerleşim yeri Türkiye’de olan alıcı, tarafı olduğu
taksitle satış sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda, yerleşim
yerindeki mahkemenin yetkisinden önceden feragat edemeyeceği gibi, tahkim
sözleşmesi de yapamaz.
7. Uygulama alanı
MADDE 263- Taksitle
satışa ilişkin hükümler, aynı ekonomik amaçla yapılan işlemlere de uygulanır.
Bir taşınırı edinme amacıyla yapılan ödünç
sözleşmelerinde satıcının, mülkiyeti saklı tutma kaydı ile birlikte veya bundan
bağımsız olarak satış bedeli alacağını ödünç verene devretmesi veya satıcı ile
ödünç verenin başka surette anlaşarak, alıcının satış bedelini daha sonra
taksitler hâlinde ödemek üzere malın teslimini sağlamaları durumunda,
taksitle satışa ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Ödünç sözleşmesinde,
taksitle satış sözleşmelerine konulması zorunlu olan hususların yer alması şarttır.
Ancak, bunlardan peşin satış bedeli ile toplam satış bedeli yerine, ödünç
alınan miktar ile ödünç verene ödenecek toplam ödünç miktarı gösterilir.
Peşin satışla bağlantılı taksitle ödünç
sözleşmelerinde, ödünç verene, yasal asgari peşinatın ödenmiş ve peşin satış
bedelinin ödünç sözleşmesinin yapılması sırasında herhangi bir ilave
yapılmaksızın tamamen karşılanmış olması hâlinde, taksitle satışa ilişkin
hükümler uygulanmaz.
Alıcının tacir sıfatıyla hareket ettiği
veya malın bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla satın
alınması durumunda, taksitle satışa ilişkin hükümlerden sadece 259 uncu
maddenin ikinci fıkrası, 260 ıncı maddenin birinci fıkrası ve 261 inci maddesi
hükümleri uygulanır.
II. Ön ödemeli taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 264- Ön
ödemeli taksitle satış, alıcının taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım
kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı alıcıya
devretmeyi üstlendikleri satıştır.
Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi,
yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşmede aşağıdaki hususlar
belirtilir:
1. Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2. Satışın konusu.
3. Toplam satış bedeli.
4. Taksitlerin sayısı, tutarı, vadesi ve
sözleşmenin süresi.
5. Taksitleri kabule yetkili banka.
6. Alıcıya karşı üstlenilen faiz miktarı.
7. Alıcının yedi gün içinde sözleşme
yapılması konusundaki irade açıklamasını geri alma hakkı.
8. Alıcının sözleşmeden cayma hakkı ve bu
sebeple ödeyeceği cayma parası.
9. Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Tarafların hak ve borçları
a. Ödemelerin güvenceye
bağlanması
MADDE 265- Ödeme
süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, ödemeleri
sözleşmede belirtilen bir bankada kendi adına açılacak gelir getiren bir
tasarruf veya yatırım hesabına yatırmakla yükümlüdür.
Banka, her iki tarafın çıkarlarını
gözetmek zorundadır. Açılan hesaptan her iki tarafın rızasıyla ödeme
yapılabilir. Bu rıza önceden verilemez.
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya
belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, satılanın devrine kadar 269 uncu madde
uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı, bu hesap üzerindeki bütün haklarını
kaybeder.
b. Alıcının malın devrini isteme hakkı
MADDE 266- Alıcı
satış bedelinin tamamını ödedikten sonra, her zaman malın kendisine
devredilmesini isteyebilir. Ancak, satıcı malı başkasından sağlayarak
devredecek ise alıcı, bunun için kendisine uygun bir süre tanımak zorundadır.
Satıcının malı
alıcıya devredebilmesi için, taksitle satışa ilişkin koşullara uyulması
gerekir.
Alıcı birden çok şey
satın almış veya seçim hakkını saklı tutmuş ise, satılanın kısım kısım
devredilmesini, ancak 256 ncı maddede öngörülen asgari peşinatı ödedikten sonra
isteyebilir. Satılanın eşya topluluğu oluşturduğu hâllerde bu istemde
bulunulamaz. Satış bedelinin tamamen ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı
kısmen devretmesi, ancak geri kalan kısmın yüzde onunun kendisine güvence
olarak bırakılması koşuluyla istenebilir.
c. Satış bedelinin ödenmesi
MADDE 267- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun
veya belirsiz olan sözleşmelerde satış bedelinin, satılanın devri anında
tamamen ödenmiş olması gerekir. Satılanın devredilmesini isteyen alıcı,
hesabındaki bakiyeden, satış bedelinin en çok üçte birlik kısmını satıcı
lehine serbest bırakabilir. Ancak, sözleşmenin kuruluşu sırasında buna ilişkin
taahhütte bulunulamaz.
d. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 268- Satıcının
sözleşmenin kurulduğu sırada belirlenen toplam satış bedeline ek bir bedel
isteme hakkını saklı tutan bütün kayıtlar geçersizdir.
Ödenecek toplam satış bedeli sözleşmede
belirlenmiş olmakla birlikte, devredilecek eşya önceden belirlenmemiş ve satıcı
tarafından bu eşyayı seçme hakkı alıcıya tanınmış ise satıcı, peşin satıştaki
olağan bedelleri göz önünde tutmak suretiyle alıcının yapacağı seçime tam
olarak uymakla yükümlüdür.
Buna aykırı anlaşmalar, ancak alıcının
yararına olduğu ölçüde geçerlidir.
3. Sözleşmenin sona ermesi
a. Cayma hakkı
MADDE 269- Ödeme
süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, malın
devrine kadar her zaman sözleşmeden cayabilir.
Sözleşmeden cayma hâlinde alıcı tarafından
ödenmesi öngörülen cayma parası, durumun özelliğine ve sözleşmenin kurulması
ile cayma arasında geçen süreye bakılarak belirlenir. Ancak, bu miktar
satıcının toplam alacağının yüzde ikisinden az ve yüzde beşinden fazla olamaz.
Alıcı, yapmış olduğu ödemelerin cayma parasını aşan kısmının, getirileri ile
birlikte kendisine geri verilmesini isteyebilir.
Alıcının ölmesi veya kazanç elde etmekten
sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi
ya da sözleşmenin yerine olağan koşullarla yapılacak bir taksitle satış
sözleşmesinin konulmasına ilişkin önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi
yüzünden sözleşmeden cayılmış olursa, cayma parası istenemez.
b. Sözleşmenin süresi
MADDE 270- Ön
ödemeleri ifa borcu, beş yılın geçmesiyle sona erer.
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde alıcı, sekiz yıl geçtiği hâlde satılanın devri isteminde
bulunmazsa, satıcı kendisini uyararak üç aylık süre tanır. Alıcı bu süre içinde
kayıtsız kalırsa satıcı, alıcıya sözleşmeden cayma hâlinde tanınan haklara
sahip olur.
c. Alıcının temerrüdü
MADDE 271-
Alıcı bir veya daha çok ön ödemede temerrüde düşerse satıcı, ancak vadesi
gelmiş olan ödemeleri isteyebilir. Bununla birlikte, toplam alacağın en az onda
birini oluşturan ve birbirini izleyen iki ön ödemenin veya toplam alacağın en
az dörtte birini oluşturan bir tek ön ödemenin ya da sonuncu ön ödemenin vadesi
gelmişse satıcı, ayrıca alıcıya tanıyacağı bir aylık ödeme süresinin geçmesinden
sonra sözleşmeden dönme hakkına sahip olur.
Satıcı, ödeme süresi bir yıl veya daha az
olan sözleşmeden dönerse, 260 ıncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla
uygulanır. Süresi bir yılı aşan sözleşmelerde satıcı, ancak 269 uncu maddenin
ikinci fıkrasında öngörülen cayma parasını ve alıcıya ödenmesi gereken ortalama
banka mevduat faizini aşan zararlarının giderilmesini isteyebilir.
Bir yıldan daha uzun süreli sözleşmelerde
temerrüde düşmüş olan alıcının malın devrini istemesi hâlinde satıcı, yasal
anapara faizi ile birlikte, devir isteminden sonra malın değerinde oluşacak
eksilmelerin giderilmesini isteyebilir. Ceza koşulu öngörülmüşse miktarı, satış
bedelinin yüzde onunu geçemez.
Satılanın devredilmiş olduğu hâllerde,
dönme konusunda 260 ıncı maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.
4. Uygulama alanının sınırlanması
MADDE 272-
Alıcının tacir sıfatıyla hareket etmesi veya malın bir ticari işletmenin
ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla satın alınması durumunda, 264 ilâ 271 inci maddeler uygulanmaz.
III. Ortak hükümler
MADDE 273-
Taksitle satışa ilişkin hükümlerden yasal temsilcinin rızasına, sözleşmenin
hüküm ve sonuçlarını doğurmasına ve geri alma açıklamasına, alıcının
def’ilerine, satıcının alacağının devrine, hâkim tarafından sağlanan ödeme
kolaylıklarına ve yetkili mahkeme ile tahkime ilişkin olanlar, ön ödemeli
taksitle satışa da uygulanır.
Satılanı devir süresi bir yıldan daha uzun
veya belirsiz olan taksitle satışta alıcı, satılanın devrinden önce ödemeleri
yapmakla yükümlü ise, ön ödemeli taksitle satışa ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
D. Açık artırma yoluyla satış
I. Tanımı
MADDE 274- Açık
artırma yoluyla satış; yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır
olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır.
II. Kurulması
MADDE 275- Satıcı
artırma koşullarında aksi yönde bir irade açıklamasında bulunmamışsa, herkesin
katılabileceği isteğe bağlı açık artırmalarda satış sözleşmesi, artırmayı
yönetenin en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
Cebrî artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten memurun en yüksek bedeli
öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
III. Hükümleri
1. Artırmaya katılanın bağlandığı
an
a. Genel olarak
MADDE 276-
Artırmaya katılan kişi, satış için konulmuş olan koşullar çerçevesinde
önerisiyle bağlıdır.
Aksine bir koşul
yoksa, öneride bulunanın bağlılığı, kendisinden daha yüksek bir öneri
yapılmasıyla sona erer veya daha yüksek öneri olup olmadığının sorulması
üzerine böyle bir önerinin olmadığının anlaşılması hâlinde, önerisinin hemen
kabul edilmemesiyle ortadan kalkar.
b. Taşınmazın açık artırma
yoluyla satışında
MADDE 277-
Taşınmazın açık artırma yoluyla satışında, ihalenin veya reddinin artırmadan
hemen sonra yapılması gerekir.
Öneride bulunanın bağlılığının artırmadan
sonra da devam edeceğini öngören koşul geçersizdir. Ancak, bu kural cebrî
artırmalarda ve ihalenin bir kamu görevlisince onaylanması gerektiği durumlarda
uygulanmaz.
2. Ödemenin peşin olması gereği
MADDE 278- Artırma
koşullarında aksi kararlaştırılmamışsa, ihale bedelinin peşin ödenmesi gerekir.
İhale bedeli peşin olarak veya artırma
koşulları uyarınca ödenmezse satıcı, satıştan hemen dönebilir.
3. Mülkiyetin geçmesi
MADDE 279- Artırmada
taşınır bir mal alan kişi, onun mülkiyetini ihale anında kazanır. Artırmadan
alınan taşınmazın mülkiyeti, ancak tapu siciline tescille alıcıya geçer.
Artırma görevlisi, satış tutanağında
gösterilen taşınmazın alıcı adına tescilini hemen tapu idaresine bildirir.
Cebrî artırma sonucunda yapılan ihalelerde mülkiyetin geçmesine ilişkin
özel hükümler saklıdır.
İsteğe bağlı özel artırmalarda mülkiyetin geçmesi genel hükümlere
tabidir.
4. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 280-
Cebrî artırmalarda zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanmaz.
Artırmadan mal alan kişi, o mala, tapu
siciline veya satış koşullarına ya da kanuna göre belirli olan durumu, hakları
ve yükleri ile birlikte malik olur.
İsteğe bağlı açık artırmalarda satıcı,
satılanın zaptından ve ayıplarından sorumludur. Ancak, aldatma durumu dışında,
artırma koşullarında açıkça belirtip duyurmak suretiyle bu sorumluluktan
kurtulabilir.
IV. Artırmanın iptali
MADDE 281- Hukuka veya ahlaka aykırı yollara başvurularak ihalenin
gerçekleştirilmesi sağlanmışsa her ilgili, iptal sebebini öğrendiği günden başlayarak
on gün ve her hâlde ihale tarihini izleyen bir yıl içinde ihalenin iptalini
mahkemeden isteyebilir.
Cebrî artırmalar
hakkında özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ
BÖLÜM
Mal
Değişim Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 282- Mal
değişim sözleşmesi, taraflardan birinin diğer tarafa bir veya birden çok şeyin
zilyetlik ve mülkiyetini, diğer tarafın da karşı edim olarak başka bir veya
birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Tabi olduğu hükümler
MADDE 283- Satış
sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim sözleşmesine de uygulanır; buna göre
taraflardan her biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı, kendisine
verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı durumundadır.
C. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 284- Satış
sözleşmesinin zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümleri uygun düştüğü
ölçüde, mal değişim sözleşmesine de uygulanır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Bağışlama
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 285-
Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere,
malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Henüz edinilmemiş
olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama değildir.
Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de
bağışlama sayılmaz.
B. Bağışlama ehliyeti
I. Bağışlayan için
MADDE 286-
Fiil ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki mal rejiminden veya miras
hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama yapabilir.
Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde
başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı yüzünden
kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal edilebilir.
II. Bağışlanan için
MADDE 287-
Fiil ehliyeti bulunmayan kişi ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı kabul
edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin bağışlamayı kabulünü
yasaklar veya bağışlanılan şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama ortadan
kalkar.
C. Kurulması
I. Bağışlama sözü verme
MADDE 288-
Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına
bağlıdır.
Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir
hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmî şekilde yapılmış
olmasına bağlıdır.
Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan
bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden
bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan
bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
II. Elden bağışlama
MADDE 289- Elden
bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş
olur.
III. Koşullu bağışlama
MADDE 290-
Bağışlama, bir koşula bağlanarak yapılabilir.
Yerine getirilmesi
bağışlayanın ölümüne bağlı olan bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler
uygulanır.
IV. Yüklemeli bağışlama
MADDE 291-
Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler koyabilir.
Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan
tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini isteyebilir.
Kamu yararına olarak bağışlamaya konulmuş
olan bir yüklemenin yerine getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden
sonra, ilgili kamu kurumuna geçer.
Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin
yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz ve aşan kısım kendisine ödenmezse
bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten kaçınabilir.
V. Bağışlayana dönme koşullu
bağışlama
MADDE 292-
Bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi durumunda, bağışlama konusunun
kendisine dönmesi koşulunu koyabilir.
Bağışlama konusu, taşınmaza veya taşınmaz
üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise, bağışlayana dönme koşulu tapu siciline
şerh verilebilir.
VI. Bağışlama önerisinin geri alınması
MADDE 293- Bir
kimse başkasına bağışlamayı önerdiği bir malı, başka mallarından fiilen ayırmış
olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
D. Bağışlayanın sorumluluğu
MADDE 294- Bağışlayan, bağışlamadan doğan
zarardan bu zarara ağır kusuruyla sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu
değildir.
Bağışlayan,
bağışlanılan şey veya alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla
sorumlu olur.
E. Bağışlamanın ortadan kalkması
I. Bağışlamanın geri alınması
MADDE 295- Bağışlayan,
aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine
getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki
zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1. Bağışlanan, bağışlayana veya
yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun
ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde
aykırı davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı
bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.
II. Bağışlama sözü vermenin geri
alınması ve ifadan kaçınma
MADDE 296- Bağışlama
sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu ifadan
kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini
isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
2. Mali durumu, sonradan sözün yerine
getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse.
3. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi
için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme
güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan
kalkar.
III. Geri alma hakkının süresi ve
mirasçılara geçmesi
MADDE 297-
Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde
bağışlamayı geri alabilir.
Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan
ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona
ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini
öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı
geri alma hakkını kullanabilirler.
Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve hukuka
aykırı olarak öldürür veya onun geri alma hakkını kullanmasını engellerse,
mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler.
IV. Bağışlayanın ölümü
MADDE 298-
Aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren bağışlama, bağışlayanın
ölümüyle sona erer.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Kira
Sözleşmesi
BİRİNCİ
AYIRIM
Genel
Hükümler
A. Tanımı
MADDE 299- Kira
sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte
ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık
kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Kira süresi
MADDE 300- Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için
yapılabilir.
Kararlaştırılan
sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi
belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için
yapılmış sayılır.
C. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 301- Kiraya
veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma
elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda
bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı
aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel
işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz.
II. Vergi ve benzeri
yükümlülüklere katlanma borcu
MADDE 302- Kiralananla
ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış
veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır.
III. Yan giderlere katlanma borcu
MADDE 303- Kiraya
veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya üçüncü kişi
tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür.
IV. Kiraya verenin kiralananın
ayıplarından sorumluluğu
1. Kiralananın teslim anındaki
ayıplarından sorumluluk
MADDE 304- Kiralananın
önemli ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun temerrüdüne veya kiraya
verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna
ilişkin hükümlere başvurabilir.
Kiralananın önemli olmayan ayıplarla
tesliminde ise kiracı, kiralananda sonradan ortaya çıkan ayıplardan dolayı
kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir.
2. Kiralananın sonradan ayıplı
hâle gelmesinden sorumluluk
a. Genel olarak
MADDE 305- Kiralanan
sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden ayıpların giderilmesini
veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının
giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın giderilmesi istemi diğer seçimlik
hakların kullanılmasını önlemez.
Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi
fesih hakkı saklıdır.
b. Ayıbın giderilmesini isteme ve
fesih
MADDE 306- Kiracı,
kiraya verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede giderilmesini
isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı kiraya veren hesabına
gidertebilir ve bundan doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya
kiralananın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteyebilir.
Ayıbın, kiralananın
öngörülen kullanıma elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli ölçüde
engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi hâlinde kiracı, sözleşmeyi
feshedebilir.
Kiraya veren, kiralanandaki ayıbı gidermek
yerine, uygun bir süre içinde ayıpsız benzeriyle değiştirebilir.
Kiraya veren, kiracıya aynı malın ayıpsız
bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek, onun
seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
c. Kira bedelinin indirilmesi
MADDE 307- Kiracı,
kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu ayıpların
kiraya veren tarafından öğrenilmesinden ayıbın giderilmesine kadar geçen süre
için, kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını isteyebilir.
d. Zararın giderimi
MADDE 308- Kiraya
veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı olmasından
doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür.
V. Üçüncü kişinin ileri sürdüğü
haklar sebebiyle sorumluluk
1. Zapttan sorumluluk
MADDE 309- Bir
üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi
durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve
kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür.
2. Üçüncü kişinin sözleşmenin
kurulmasından sonra üstün hak sahibi olması
a. Kiralananın el değiştirmesi
MADDE 310- Sözleşmenin
kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik
kira sözleşmesinin tarafı olur.
Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır.
b. Üçüncü kişinin sınırlı ayni
hak sahibi olması
MADDE 311- Sözleşmenin
kurulmasından sonra üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde kiracının hakkını
etkileyen bir ayni hak sahibi olursa, kiralananın el değiştirmesiyle ilgili
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
c. Tapu siciline şerh
MADDE 312- Taşınmaz
kiralarında, sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu siciline şerhi
kararlaştırılabilir.
D. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 313- Kiracı,
kira bedelini ödemekle yükümlüdür.
2. İfa zamanı
MADDE 314- Kiracı,
aksine sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve gerekiyorsa yan
giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde ödemekle
yükümlüdür.
3. Kiracının temerrüdü
MADDE 315- Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri ödeme
borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu
sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
Kiracıya verilecek süre en az on gün,
konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz gündür. Bu süre, kiracıya
yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
II. Özenle kullanma ve komşulara
saygı gösterme borcu
MADDE 316- Kiracı,
kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu
taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı
davranması durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz
gün süre vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği
konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya
veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle
sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir
zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya
kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda
oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya
veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
III. Temizlik ve bakım
giderlerini ödeme borcu
MADDE 317-
Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve bakım giderlerini
ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel âdete de bakılır.
IV. Ayıpları kiraya verene
bildirme borcu
MADDE 318- Kiracı,
kendisinin gidermekle yükümlü olmadığı ayıpları kiraya verene gecikmeksizin
bildirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bundan doğan zarardan sorumludur.
V. Ayıpların giderilmesine ve
kiralananın gösterilmesine katlanma borcu
MADDE 319- Kiracı, kiralananın ayıplarının giderilmesine ya da
zararların önlenmesine yönelik çalışmalara katlanmakla yükümlüdür.
Kiracı, bakım, satış ya da sonraki
kiralama için zorunlu olduğu ölçüde, kiraya verenin ve onun belirlediği üçüncü
kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle yükümlüdür.
Kiraya veren, çalışmaları ve kiralananın
gezilip görüleceğini uygun bir süre önce
kiracıya bildirmek ve bunların yapıldığı sırada kiracının yararlarını
göz önünde tutmak zorundadır.
Kiracının kira
bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
E. Özel durumlar
I. Kiralananda yenilik ve
değişiklik yapılması
1. Kiraya veren tarafından
MADDE 320-
Kiraya veren, kiralananda, kira sözleşmesinin feshini gerektirmeyen ve
kiracıdan katlanması beklenebilecek olan yenilik ve değişiklikler yapabilir.
Bu yenilik ve değişikliklerin yapılması sırasında kiraya veren, kiracının
menfaatlerini gözetmekle yükümlüdür. Kiracının, kira bedelinin indirilmesine ve
zararının giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
2. Kiracı tarafından
MADDE 321- Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasıyla kiralananda
yenilik ve değişiklikler yapabilir.
Yenilik ve değişikliklere rıza gösteren
kiraya veren, yazılı olarak kararlaştırılmış olmadıkça, kiralananın eski
durumuyla geri verilmesini isteyemez.
Kiracı, aksine yazılı bir anlaşma yoksa,
kiraya verenin rızasıyla yaptığı yenilik ve değişiklikler sebebiyle kiralananda
ortaya çıkan değer artışının karşılığını isteyemez.
II. Alt kira ve kullanım hakkının
devri
MADDE 322- Kiracı,
kiraya verene zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak koşuluyla, kiralananı
tamamen veya kısmen başkasına kiraya verebileceği gibi, kullanım hakkını da
başkasına devredebilir.
Kiracı, konut ve çatılı işyeri
kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça, kiralananı başkasına kiralayamayacağı
gibi, kullanım hakkını da devredemez.
Alt kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan
başka biçimde kullandığı takdirde kiracı, kiraya verene karşı sorumlu olur. Bu
durumda kiraya veren, kiracısına karşı sahip olduğu hakları alt kiracıya veya
kullanım hakkını devralana karşı da kullanabilir.
III. Kira ilişkisinin devri [2]
MADDE 323-
Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına
devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı
vermekten kaçınamaz.
Kiraya verenin yazılı
rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde kiracının
yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı borçlarından kurtulur.
İşyeri kiralarında devreden kiracı, kira
sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl süreyle devralanla birlikte
müteselsilen sorumlu olur.
IV. Kiralananın kullanılmaması
1. Genel olarak
MADDE 324- Kullanıma
elverişli bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının kendisinden kaynaklanan
bir sebeple kullanılmasa veya sınırlı olarak kullanılsa bile kiracı, kira
bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya verenin yapmaktan kurtulduğu
giderler kira bedelinden indirilir.
2. Kiralananın sözleşmenin
bitiminden önce geri verilmesi(2)
MADDE 325- Kiracı,
sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği
takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla
kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin
geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne
sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde,
kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
Kiraya veren,
yapmaktan kurtulduğu giderler ile kiralananı başka biçimde kullanmakla elde
ettiği veya elde etmekten kasten kaçındığı yararları kira bedelinden indirmekle
yükümlüdür.
V. Takastan feragat yasağı
MADDE 326- Kiracı
ve kiraya veren, kira sözleşmesinden doğan alacaklarını takas etme hakkından
önceden feragat edemezler.
F. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sürenin geçmesi
MADDE 327- Açık
veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi bu sürenin sonunda
kendiliğinden sona erer.
Taraflar, bu durumda, açık bir anlaşma
olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür.
II. Belirsiz süreli kira
sözleşmelerinde fesih bildirimi
1. Genel olarak
MADDE 328- Belirsiz
süreli kira sözleşmelerinde taraflardan her biri, daha uzun bir fesih bildirim
süresi veya başka bir fesih dönemi kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih
dönemlerine ve fesih bildirim sürelerine uyarak sözleşmeyi feshedebilir. Fesih
dönemlerinin hesabında, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi esas alınır.
Sözleşmede veya
kanunda belirtilen fesih dönemine veya bildirim süresine uyulmamışsa, bildirim bir
sonraki fesih dönemi için geçerli olur.
2. Taşınmaz ve taşınır yapı
kiralarında
MADDE 329- Taraflardan
her biri, bir taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin kira sözleşmesini yerel
âdette belirlenen kira döneminin sonu için veya böyle bir âdetin bulunmaması
durumunda, altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim
süresine uyarak feshedebilir.
3. Taşınır kiralarında
MADDE 330- Taraflardan
her biri, bir taşınıra ilişkin kira sözleşmesini üç gün önceden yapılacak fesih
bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.
Kiraya verenin meslekî faaliyeti gereği
kiraya verdiği ve kiracının da özel kullanımına yarayan taşınır bir malın
kiracısı, kira sözleşmesini, üç aylık kira dönemi sonu için en az bir ay
önceden yapacağı bir fesih bildirimiyle sona erdirebilir. Bu durumda kiraya
verenin, zararının giderilmesini isteme hakkı yoktur.
III. Olağanüstü fesih
1. Önemli sebepler[3]
MADDE 331- Taraflardan
her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli
sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak
her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz önünde
tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara
bağlar.
2. Kiracının iflası
MADDE 332- Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra iflas ederse kiraya veren, işleyecek kira
bedelleri için güvence verilmesini isteyebilir.
Kiraya veren, güvence verilmesi için
kiracı ve iflas masasına yazılı olarak uygun bir süre verir. Bu süre içinde
kendisine güvence verilmezse kiraya veren, sözleşmeyi herhangi bir fesih
bildirim süresine uymaksızın hemen feshedebilir.
3. Kiracının ölümü
MADDE 333- Kiracının
ölmesi durumunda mirasçıları, yasal fesih bildirim süresine uyarak en yakın
fesih dönemi sonu için sözleşmeyi feshedebilirler.
G. Kiralananın geri verilmesi
I. Genel olarak
MADDE 334- Kiracı
kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira sözleşmesinin bitiminde o durumda
geri vermekle yükümlüdür. Ancak, kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla
kiralananda meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu değildir.
Kiracının, sözleşmenin sona ermesi
hâlinde, sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak zararları giderme dışında,
başkaca bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
II. Kiralananın gözden geçirilmesi ve
kiracıya bildirme
MADDE 335-
Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve
kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak
bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan
kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan
eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder.
Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen
yazılı olarak bildirmek zorundadır.
H. Kiraya verenin hapis hakkı
I. Konusu
MADDE 336- Taşınmaz
kiralarında kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan altı aylık kira
bedelinin güvencesi olmak üzere, kiralananda bulunan ve kiralananın döşenmesine
veya kullanılmasına yarayan taşınırlar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Kiraya verenin hapis hakkı, alt kiracının
asıl kiracıya olan kira borcunu aşmamak üzere, alt kiracının kiralanana
getirdiği aynı nitelikteki taşınırları da kapsar.
Hapis hakkı, kiracının haczedilemeyen
malları üzerinde kullanılamaz.
II. Üçüncü kişilere ait olan eşya
MADDE 337- Üçüncü
kişilerin, kiraya verenin kiracıya ait olmadığını bildiği veya bilmesi
gerektiği eşya ile çalınmış, kaybolmuş veya başka bir biçimde malikinin elinden
iradesi dışında çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya verenin hapis hakkından
önce gelir.
Kiraya veren, kiracı tarafından kiralanana
getirilmiş olan taşınırların kiracının mülkiyetinde olmadığını kira sözleşmesi
devam ederken öğrendiği hâlde, sözleşmeyi en yakın fesih döneminin sonu için
feshetmezse, bu eşya üzerindeki hapis hakkını kaybeder.
III. Hakkın kullanılması
MADDE 338- Kiracı,
taşınmak veya kiralananda bulunan taşınırları başka bir yere taşımak istediği
takdirde, kiraya veren, alacağını güvence altına almasını sağlayacak miktardaki
taşınırı, sulh hâkiminin veya icra müdürünün kararıyla alıkoyabilir.
Alıkoyma kararının
konusu olan eşya, gizlice veya zorla götürülürse, götürülmelerinden başlayarak
on gün içinde kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri getirilir.
İKİNCİ AYIRIM
Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları
A. Uygulama alanı
MADDE 339- Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler,
bunlarla birlikte kullanımı kiracıya bırakılan eşya hakkında da uygulanır.
Ancak bu hükümler, niteliği gereği geçici kullanıma özgülenmiş taşınmazların
altı ay ve daha kısa süreyle kiralanmalarında uygulanmaz.
Kamu kurum ve kuruluşlarının, hangi usul
ve esaslar içinde olursa olsun yaptıkları bütün kira sözleşmelerine de bu
hükümler uygulanır.
B. Bağlantılı sözleşme[4]
MADDE 340- Konut
ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması ya da sürdürülmesi,
kiracının yararı olmaksızın, kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan
bir borç altına girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı sözleşme geçersizdir.
C. Kullanma giderleri
MADDE 341- Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, sözleşmede
aksi öngörülmemişse veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma, aydınlatma ve su gibi
kullanma giderlerine katlanmakla yükümlüdür.
Giderlere katlanan taraf, bu giderleri
ispat edici belgelerin birer örneğini, istem üzerine diğer tarafa vermek
zorundadır.
D. Kiracının güvence vermesi(4)
MADDE 342- Konut
ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence verme borcu
getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini aşamaz.
Güvence olarak para veya kıymetli evrak
verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı olmaksızın çekilmemek
üzere, parayı vadeli bir tasarruf hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir
bankaya depo eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya icra takibinin
kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilir.
Kiraya veren, kira
sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira
sözleşmesiyle ilgili bir dava açtığını veya icra ya da iflas yoluyla takibe
giriştiğini bankaya yazılı olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi üzerine
güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.
E. Kira bedeli
I. Genel olarak(4)
MADDE 343- Kira
sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine değişiklik
yapılamaz.
II. Belirlenmesi(4)
MADDE 344 -
Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin
anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık
ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan
daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.[5]
Taraflarca bu konuda bir anlaşma
yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki
oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla hâkim
tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.(5)
Taraflarca bu konuda
bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya
beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın
sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından tüketici
fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı, kiralananın
durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde
belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira
bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.[6]
Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak
kararlaştırılmışsa 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla, beş yıl geçmedikçe kira
bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı
138 inci maddesi hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin
belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde
tutularak üçüncü fıkra hükmü uygulanır.(6)
III. Dava açma süresi ve kararın
etkisi
MADDE 345-
Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman açılabilir.
Ancak, bu dava, yeni dönemin
başlangıcından en geç otuz gün önceki bir tarihte açıldığı ya da kiraya veren
tarafından bu süre içinde kira bedelinin artırılacağına ilişkin olarak kiracıya
yazılı bildirimde bulunulmuş olması koşuluyla, izleyen yeni kira dönemi sonuna
kadar açıldığı takdirde, mahkemece belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira
döneminin başlangıcından itibaren kiracıyı bağlar.
Sözleşmede yeni kira döneminde kira
bedelinin artırılacağına ilişkin bir hüküm varsa, yeni kira döneminin sonuna
kadar açılacak davada mahkemece belirlenecek kira bedeli de, bu yeni dönemin
başlangıcından itibaren geçerli olur.
IV. Kiracı aleyhine düzenleme
yasağı[7]
MADDE 346- Kiracıya,
kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemez.
Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde ceza koşulu
ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
F. Konut ve çatılı işyeri
kiralarında sözleşmenin sona ermesi
I. Bildirim yoluyla
1. Genel olarak
MADDE 347- Konut
ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin
bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı
koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin
bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi
sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç
ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin
sözleşmeye son verebilir.
Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde,
kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten
sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.
Genel hükümlere göre fesih hakkının
kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona
erdirebilir.
2. Bildirimin geçerliliği
a. Şekil
MADDE 348-
Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı
şekilde yapılmasına bağlıdır.
b. Aile konutu
MADDE 349- Aile
konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık
rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez.
Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş
haklı sebep olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu konuda
bir karar vermesini isteyebilir.
Kiracı olmayan eşin, kiraya verene
bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması hâlinde
kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini
kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.
II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden kaynaklanan
sebeplerle
a. Gereksinim, yeniden inşa ve
imar
MADDE 350- Kiraya
veren, kira sözleşmesini;
1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu,
üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya
da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,
2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı
amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu
işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,
belirli süreli sözleşmelerde sürenin
sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre
fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek
tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.
b. Yeni malikin gereksinimi
MADDE 351- Kiralananı
sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla
yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle
kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu
kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra
açacağı bir davayla sona erdirebilir.
Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse
gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin
bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir.
2. Kiracıdan kaynaklanan
sebeplerle
MADDE 352- Kiracı,
kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli
bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya
veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak
veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira
sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira
sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira
bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına
sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda
ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava
yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.
Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin
aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu
bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu
bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava
yoluyla sona erdirebilir.
3. Dava süresinin uzaması
MADDE 353- Kiraya
veren, en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya
yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.
4. Dava sebeplerinin sınırlılığı[8]
MADDE 354- Dava
yoluyla kira sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümler, kiracı aleyhine
değiştirilemez.
5. Yeniden kiralama yasağı
MADDE 355- Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın
boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl
geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
Yeniden inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan
taşınmazlar, eski hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe başkasına
kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve imarı gerçekleştirilen taşınmazları,
yeni durumu ve yeni kira bedeli ile kiralama konusunda öncelik hakkı vardır. Bu
hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde
kullanılması gerekir; bu öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl
geçmeden başkasına kiralanamaz.
Kiraya veren, bu hükümlere aykırı
davrandığı takdirde, eski kiracısına son kira yılında ödenmiş olan bir yıllık
kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle yükümlüdür.
6. Kiracının ölümünde sözleşmenin
sürdürülmesi
MADDE 356- Ölen
kiracının ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten
mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı konutta oturanlar, sözleşmeye ve
kanun hükümlerine uydukları sürece, taraf olarak kira sözleşmesini
sürdürebilirler.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Ürün
Kirası
A. Tanımı
MADDE 357- Ürün
kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın
kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı
üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne katılmalı kira, kira bedelinin
devşirilecek ürünün belli bir oranı olarak kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu
oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel âdete göre belirlenir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 358- Bu
ayırımda ürün kirasına ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira sözleşmesine
ilişkin genel hükümler uygulanır.
C. Tutanak düzenleme
MADDE 359- Kira
sözleşmesi, araç ve gereçleri, hayvanları, devredilen eşyayı veya stoklanmış
malları da içeriyorsa taraflar, bunların değerlerini birlikte takdir ederek iki
nüsha düzenleyecekleri tutanağa geçirip imzalayarak, birbirlerine vermekle
yükümlüdürler.
D. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 360- Kiraya
veren, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde olmak üzere,
kiralananı, sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye
elverişli bir durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda
bulundurmakla yükümlüdür.
II. Esaslı onarımlar
MADDE 361-
Kiraya veren, kira süresi içinde yapılması zorunlu olan esaslı onarımları,
kiracı tarafından bildirilir bildirilmez, gideri kendisine ait olmak üzere
yapmakla yükümlüdür.
E. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ve yan giderleri
ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 362- Kiracı, sözleşmede aksine bir hüküm veya yerel âdet
olmadıkça, kira bedelini ve yan giderleri her kira yılının ve en geç kira
süresinin sonunda ödemekle yükümlüdür.
Kiracı, kiralananın tesliminden sonra
vadesi gelmiş kira bedelini veya yan giderleri ödemezse kiraya veren, kiracıya
yazılı olarak en az altmış günlük bir önel verip, bu önel içinde ödememesi
durumunda sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
2. Olağanüstü durumlarda kira
bedelinden indirim
MADDE 363- Tarımsal
bir taşınmazın her zamanki verimi, olağanüstü felaket veya doğal olaylar
yüzünden önemli ölçüde azalırsa kiracı, kira bedelinden orantılı bir miktarın
indirilmesini isteyebilir.
Bu haktan başlangıçta feragat, ancak kira
bedelinin belirlenmesi sırasında bu gibi durumların meydana gelmesi olasılığı
göz önünde tutulmuş veya doğan zarar bir sigorta ile karşılanmış ise, geçerli
olur.
II. Kiralananı kullanma ve
işletme borcu
MADDE 364- Kiracı,
kiralananı özgülendiği amaca uygun ve iyi bir biçimde işletmekle,
özellikle ürün vermeye elverişli bir durumda bulundurmakla yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin izni olmaksızın, kiralananın işletme usulünü, kira
süresinin bitiminden sonra etkisi görülebilecek biçimde değiştiremez.
III. Bakım borcu
MADDE 365-
Kiracı, kiralananın bakımını gereği gibi sağlamakla yükümlüdür.
Kiracı, yerel âdete uygun olarak küçük onarımları
yapmak, bozulan veya kullanılmayla yok olan düşük değerli araç ve gereçlerin
yerine yenilerini koymak zorundadır.
F. Alt kira ve kullanım hakkını
devir yasağı
MADDE 366- Kiracı, kiraya verenin rızası olmaksızın kiralananı
başkasına kiraya veremeyeceği gibi, kullanım ve işletme hakkını da başkasına
devredemez. Ancak kiracı, kiralananda bulunan bazı yerleri, kiraya veren için
zarar doğuracak bir değişikliği gerektirmemek koşuluyla kiraya verebilir.
Kiracının, başkasıyla yaptığı bu kira
sözleşmelerine, alt kiraya ilişkin kurallar, kıyas yoluyla uygulanır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Sürenin geçmesi
MADDE 367- Belirli süreli kira sözleşmesi, sürenin bitiminde
kendiliğinden sona erer.
Ancak, tarafların
örtülü olarak sözleşmeyi sürdürmeleri hâlinde, aksi kararlaştırılmadıkça, kira
sözleşmesi birer yıl için yenilenmiş sayılır.
Yenilenen kira sözleşmesi yasal bildirim
süresine uyularak, her kira yılının sonu için feshedilebilir.
2. Fesih bildirimi
MADDE 368- Belirsiz
süreli sözleşmede, fesih bildirim süresi sözleşme veya yerel âdetle
belirlenmemişse, en az altı aylık bir bildirim süresine uyulmak koşuluyla,
taraflardan her biri sözleşmeyi feshedebilir.
Aksine bir anlaşma yoksa, tarımsal
taşınmazlara ilişkin ürün kiralarında yerel âdetçe uygulanan bahar veya güz
mevsimleri için; diğer ürün kiralarında ise herhangi bir zaman için fesih
bildirimi yapılabilir.
3. Olağanüstü fesih
a. Önemli sebepler
MADDE 369-
Taraflardan biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren
önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine
uyarak her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz önünde
tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara bağlar.
b. Kiracının iflası
MADDE 370- Kiracının
iflası hâlinde sözleşme, iflasın açıldığı anda, kendiliğinden sona erer. Ancak,
kiraya veren, işlemekte olan kira ve tutanağa geçirilen eşya için yeterli
güvence verildiği takdirde, sözleşmeyi kira yılının sonuna kadar sürdürmekle
yükümlüdür.
c. Kiracının ölümü
MADDE 371- Kiracının
ölümü hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı aylık yasal fesih
bildirim sürelerine uymak koşuluyla, sözleşmeyi feshedebilirler.
II. Sona ermenin sonuçları
1. Geri verme
MADDE 372- Kira
süresinin bitiminde kiracı, kiralananı, tutanağa geçirilmiş olan bütün
eşyalarla birlikte ve bulundukları durumda geri vermekle yükümlüdür.
Kiracı, iyi işletilme durumunda
kaçınılabilecek olan değer eksiklikleri için tazminat ödemekle yükümlüdür.
Kiracı, kiralanana göstermekle yükümlü
olduğu özen çerçevesinde meydana gelen değer artışları için tazminat isteyemez.
2. Tutanağa geçirilmiş eşya
MADDE 373- Kiralanan
teslim edilirken tutanağa geçirilmiş olan eşyalara değer biçilmişse kiracı,
kira sözleşmesi sona erince, bunları özdeş tür ve değerde olmak üzere geri
vermekle veya değer eksikliklerini gidermekle yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin kusurunu ya da
mücbir sebebin varlığını ispat ederek geri vermekten veya tazminat ödemekten
kurtulabilir.
Kiracı, kendisinin yaptığı masraflardan
veya emeğinden doğan değer artışı için tazminat isteyebilir.
3. Ürün ve yetişme giderleri
MADDE 374- Tarımsal
bir taşınmazın kiracısı, kira sözleşmesinin sona erdiği anda henüz
devşirilmemiş ürünler üzerinde bir hak ileri süremez.
Ancak kiracı, ürünün yetişmesi için yapmış
olduğu tarım giderlerinin hâkim tarafından belirlenecek miktarını, kiraya
verenden tazminat olarak isteyebilir ve bu tazminat işlemiş kiralardan
indirilir.
4. Saman, gübre ve benzerleri
MADDE 375- Kiralananı
geri veren kiracı, düzenli bir işletmenin gerektirdiği oranda, son yılın samanlarını, hayvan yataklarını, kuru ot ve
gübrelerini kiralananda bırakmakla yükümlüdür.
Kiracı, almış olduğundan daha fazlasını
bırakıyorsa, bıraktığı fazlalık için tazminat isteme hakkına sahiptir;
aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri tamamlamak veya değer eksikliğini
gidermekle yükümlüdür.
H. Hayvan kirası
I. Konusu
MADDE 376-
Tarımsal bir taşınmazın kirasıyla bağlantılı olmayan geviş getirici hayvanların
kirasında, aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, kiralanan hayvanların kira
süresi içindeki bütün ürünleri kiracının olur.
Kiracı, kiralanan hayvanları beslemek,
onlara iyi bakmak ve kiraya verene para veya hayvanlardan elde ettiği ürünün
belli bir payını ödemekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 377- Aksine
anlaşma veya yerel âdet yoksa kiracı, kiralanan hayvanların uğradığı bir
zarardan, bu zararın, korumada dikkat ve özen gösterildiği hâlde meydana gelmiş
olduğunu ispat etmedikçe sorumludur.
Kiracı, kendi kusuruyla sebebiyet
vermediği olağanüstü koruma giderleri için kiraya verenden tazminat
isteyebilir.
Kiracı, önemli kazaları ya da hastalıkları
gecikmeksizin kiraya verene bildirmekle yükümlüdür.
III. Fesih
MADDE 378- Aksine
anlaşma veya yerel âdet yoksa, belirsiz bir süre için yapılan sözleşmeyi,
taraflardan her biri, dilediği zaman feshedebilir.
Ancak, fesih dürüstlük kurallarına aykırı
ve uygun olmayan bir zamanda yapılamaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ödünç Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Kullanım Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 379- Kullanım
ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını
ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Ödünç alanın kullanım hakkı
MADDE 380-
Ödünç alan, ödünç konusunu ancak sözleşmede kararlaştırılan şekilde, sözleşmede
hüküm yoksa niteliğine veya özgülendiği amaca göre kullanabilir.
Ödünç alan, ödünç konusunu başkasına
kullandıramaz.
Ödünç alan, bu
hükümlere aykırı davrandığı durumlarda, beklenmedik hâllerden doğan zararlardan
da sorumludur. Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı bile zararın doğacağını ispat
ederse sorumluluktan kurtulur.
II. Bakım ve koruma giderleri
MADDE 381- Ödünç alan, ödünç konusunun olağan
bakım ve koruma giderlerini karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç alan, ödünç verenin yararına yapmak zorunda
kaldığı olağanüstü giderlerin ödenmesini isteyebilir.
III. Müteselsil sorumluluk
MADDE 382-
Bir şeyi birlikte ödünç alanlar, ondan müteselsilen sorumlu olurlar.
C. Sona ermesi
I. Amacı belirlenmiş kullanmada
MADDE 383- Kullanma için belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç alanın, ödünç
konusunu sözleşme uyarınca kullanmış olmasıyla
veya kullanabilecek kadar bir
zaman geçmesiyle sözleşme sona erer.
Ödünç alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı olarak kullanır, onu bozar
veya kullanmak için başka bir kimseye verirse ya da önceden bilinmeyen bir
durum yüzünden ödünç verenin ivedi gereksinimi ortaya çıkarsa, ödünç veren o
şeyi daha önce geri isteyebilir.
II. Amacı belirlenmemiş
kullanmada
MADDE 384- Ödünç
konusu, kullanım süresi ve hangi amaçla kullanılacağı belirlenmeden verilmişse,
ödünç veren onu dilediği zaman geri isteyebilir.
III. Ödünç alanın ölümü
MADDE 385- Kullanım
ödüncü sözleşmesi, ödünç alanın ölmesiyle kendiliğinden sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Tüketim Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 386- Tüketim
ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir
şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri
vermeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Faiz
1. Genel olarak
MADDE 387- Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca
kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez.
Ticari tüketim ödüncü sözleşmesinde,
taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenebilir.
2. Faize ilişkin özel kurallar
MADDE 388- Tüketim
ödüncü sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse, kural olarak ödünç alma
zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanır.
Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa,
belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir.
Faizin anaparaya eklenerek birlikte
yeniden faiz yürütülmesi kararlaştırılamaz.
II. Zamanaşımı
MADDE 389- Ödünç
alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim
alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden
başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Ödünç alanın ödeme güçsüzlüğü
MADDE 390- Ödünç
alan, ödünç sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme güçsüzlüğüne düşerse ödünç
veren, ödünç konusunun tesliminden kaçınabilir.
Ödünç veren, ödünç alanın sözleşmenin
kurulmasından önce ödeme güçsüzlüğüne düşmüş olduğunu daha sonra öğrenmişse,
aynı hakka sahiptir.
C. Para yerine verilen şeyler
MADDE 391- Ödünç
alana, sözleşmede kararlaştırılan para yerine, kıymetli evrak veya ticari
mallar verilirse, borcun tutarı, bunların teslim zamanı ve yerindeki borsa ya
da piyasa değeri üzerinden hesaplanır; aksine yapılan sözleşme geçersizdir.
D. Geri verme zamanı
MADDE 392- Ödüncün
geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri
istendiği anda muaccel olacağı
kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta
geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir.
ALTINCI BÖLÜM
Hizmet Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 393- Hizmet
sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan
süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret
ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli
olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet
sözleşmesidir.
Genel hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler,
kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine de uygulanır; özel kanun hükümleri
saklıdır.
B. Kurulması
MADDE 394-
Hizmet sözleşmesi, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça özel bir şekle bağlı
değildir.
Bir kimse, durumun
gereklerine göre ancak ücret karşılığında yapılabilecek bir işi belli bir zaman
için görür ve bu iş de işveren tarafından kabul edilirse, aralarında hizmet
sözleşmesi kurulmuş sayılır.
Geçersizliği sonradan
anlaşılan hizmet sözleşmesi, hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar,
geçerli bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur.
C. İşçinin borçları
I. Bizzat çalışma borcu
MADDE 395- Sözleşmeden
veya durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, işçi yüklendiği işi bizzat
yapmakla yükümlüdür.
II. Özen ve sadakat borcu
MADDE 396- İşçi,
yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında
sadakatle davranmak zorundadır.
İşçi, işverene ait makineleri, araç ve
gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak
kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş
olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece,
sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette
bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.
İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği,
özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı
süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin
haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin
sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.
III. Teslim ve hesap verme borcu
MADDE 397- İşçi,
üstlendiği işin görülmesi sırasında üçüncü kişiden işveren için aldığı şeyleri
ve özellikle paraları derhâl ona teslim etmek ve bunlar hakkında hesap vermekle
yükümlüdür.
İşçi, hizmetin ifasından dolayı elde
ettiği şeyleri de derhâl işverene teslim etmekle yükümlüdür.
IV. Fazla çalışma borcu
MADDE 398- Fazla
çalışma, ilgili kanunlarda belirlenen normal çalışma süresinin üzerinde
ve işçinin rızasıyla yapılan çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla
çalışmayı gerektiren bir işin yerine getirilmesi zorunluluğu doğar, işçi bunu
yapabilecek durumda bulunur ve aynı zamanda kaçınması da dürüstlük kurallarına
aykırı olursa işçi, karşılığı verilmek koşuluyla, fazla çalışmayı yerine
getirmekle yükümlüdür.
Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
V. Düzenlemelere ve talimata uyma
borcu
MADDE 399- İşveren,
işin görülmesi ve işçilerin işyerindeki davranışlarıyla ilgili genel
düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat verebilir. İşçiler, bunlara
dürüstlük kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
VI. İşçinin sorumluluğu
MADDE 400- İşçi,
işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.
Bu sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli
olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmemesi ile işçinin
işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri göz
önünde tutulur.
D. İşverenin borçları
I. Ücret ödeme borcu
1. Ücret
a. Genel olarak
MADDE 401- İşveren,
işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm
bulunmayan hâllerde ise, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücreti ödemekle
yükümlüdür.
b. Fazla çalışma ücreti
MADDE 402-
İşveren, fazla çalışma için işçiye normal çalışma ücretini en az yüzde elli
fazlasıyla ödemekle yükümlüdür.
İşveren, işçinin rızasıyla fazla çalışma
ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla çalışmayla orantılı olarak izin
verebilir.
c. İşin sonucundan pay alma
MADDE 403-
Sözleşmeyle işçiye ücretle birlikte üretilenden, cirodan veya kârdan belli bir
pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda bu pay, yasal hükümler
veya genellikle kabul edilmiş ticari esaslar göz önünde tutularak belirlenir.
İşçiye belli bir pay verilmesi
kararlaştırılan hâllerde, payın hesaplanmasında uyuşulamazsa işveren, işçiye
veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye
bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve
belgeleri incelemesine sunmak; kârdan bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa,
işveren işçiye, istemi üzerine ayrıca yıl sonu kâr zarar cetvelini vermek
zorundadır.
d. Aracılık ücreti
MADDE 404- İşçiye belli işlerde aracılık yapması karşılığında
işverence bir ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık yapılan işlemin
üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla işçinin istem hakkı doğar.
Borçların kısım kısım ifa edileceği
sözleşmeler ile sigorta sözleşmelerinde, her kısma ilişkin ücret isteminin bu
kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla veya yerine getirilmesiyle doğacağı
yazılı olarak kararlaştırılabilir.
İşçinin aracılığı suretiyle işveren ile
üçüncü kişi arasında kurulan sözleşme, işveren tarafından kusuru olmaksızın ifa
edilmezse veya üçüncü kişi borçlarını yerine getirmezse, ücret istemine yönelik
hak sona erer. Sadece kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak indirim
yapılır.
Sözleşmeyle işçiye, kendisine ödenecek
aracılık ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü getirilmemişse, işveren işçiye
ücretin muaccel olduğu her dönem için, bu ücrete tabi işlemleri de içeren
yazılı hesap vermekle yükümlüdür.
Hesabı gözden geçirme ihtiyacı ortaya
çıkarsa işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da
hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan
işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun incelemesine sunmak zorundadır.
e. İkramiye
MADDE 405- İşveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli
günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak, işçilerin
ikramiyeyi istem hakları bu konuda anlaşmanın veya çalışma şartının ya da
işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı hâlinde doğar.
Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği
dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin çalıştığı süreye yansıyan bölümü
ödenir.
2. Ücretin ödenmesi
a. Ödeme süresi
MADDE 406-
Aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, hizmet
sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir.
Daha kısa bir ödeme süresi
kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet yoksa, aracılık ücreti her ayın sonunda
ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan daha uzun bir süre gerektirdiği
takdirde, aracılık ücreti asıl ücrete ek olarak kararlaştırılmışsa, yazılı
anlaşmayla ödeme daha ileri bir tarihe bırakılabilir.
Asıl ücrete ek olarak üretilenden pay verilmesi
öngörülen hâllerde, ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan veya kârdan pay
verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise payın, hesap dönemini izleyen en geç üç
ay içinde belirlenerek ödenmesi şarttır.
İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya
çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle
orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.
b. Ücretin korunması
MADDE 407- Çalıştırılan
işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay
içinde ödenenlerin özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle
ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü,
çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri unsurları dikkate
alarak iş sahiplerini zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın, brüt ya da kanuni kesintiler
düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye
Cumhurbaşkanlığı yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları
vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabî tutulan iş sahipleri, işçilerinin ücret,
prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka
hesapları dışında ödeyemezler. Her ödeme döneminde, işçiye hesap pusulası
verilir. İşçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkaklarının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle
ödenmesine ilişkin diğer ûsul ve esaslar, anılan bakanlıklarca müştereken
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.[9]
İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret
borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin kasten
sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin
haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir.
Ücretin işveren lehine kullanılacağına
ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
3. İşgörme ediminin ifasının
engellenmesi hâlinde ücret
a. İşverenin temerrüdü hâlinde
MADDE 408-
İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse veya edimi
kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu
edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle yapmaktan kurtulduğu
giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı
yararlar ücretinden indirilir.
b. İşçinin çalışmayı durdurması
hâlinde
MADDE 409- Uzun
süreli bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan doğan
çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa
bir süre için işgörme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla
karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye hakkaniyete uygun bir ücret
ödemekle yükümlüdür.
4. Ücret alacağının haczi, devri
ve rehnedilmesi
MADDE 410-
İşçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez, başkasına devredilemez ve rehnedilemez.
Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri için hâkim tarafından
takdir edilecek miktar, bu orana dâhil değildir. Nafaka alacaklılarının hakları
saklıdır.
Gelecekteki ücret alacaklarının
devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir.
5. Parça başına veya götürü iş
a. İş verme
MADDE 411-
İşçi, sözleşme gereğince yalnız bir işveren için sadece parça başına veya
götürü iş yapmayı üstlenmişse işveren, ona yeterli iş vermekle yükümlüdür.
İşveren, kendi kusuru olmaksızın
sözleşmede öngörülen parça başına veya götürü iş sağlayamayacak durumda
bulunduğu veya işletme koşulları geçici olarak gerektirdiği takdirde işçiye,
ücreti zaman esasına göre öder. Bu durumda, zamana göre ödenecek ücret,
anlaşmada veya hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde belirlenmemişse işveren,
işçiye parça başına veya götürü olarak daha önce aldığı ortalama ücrete eşdeğer
bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Parça başına veya götürü ya da zamana göre
iş sağlayamayan işveren, en azından işgörme edimini kabulde temerrüt hükümleri
uyarınca zamana göre işgörmede ödeyeceği ücreti ödemekle yükümlüdür.
b. Birim ücreti
MADDE 412- İşçi,
sözleşme gereğince parça başına veya götürü olarak çalışmayı üstlendiği
takdirde işveren, her işin başlamasından önce ona ödenecek birim ücretini
bildirmekle yükümlüdür.
Bu bildirimi yapmayan işveren, aynı veya
benzer bir iş için belirlenmiş olan birim ücretini ödemekle yükümlüdür.
II. İş araç ve malzemeleri
MADDE 413-
Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, işveren işçiye bu iş için gerekli
araçları ve malzemeyi sağlamakla yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak kendi araç veya
malzemesini işin görülmesine özgülerse, aksi anlaşmada kararlaştırılmadıkça
veya yerel âdet bulunmadıkça işveren, bunun için işçiye uygun bir karşılık
ödemekle yükümlüdür.
III. Giderler
1. Genel olarak
MADDE 414-
İşveren, işin görülmesinin gerektirdiği her türlü harcama ile işçiyi işyeri
dışında çalıştırdığı takdirde, geçimi için zorunlu olan harcamaları da ödemekle
yükümlüdür.
Yazılı olarak yapılmış bir hizmet veya
toplu iş sözleşmesinde, bizzat işçi tarafından karşılanması kararlaştırılan
harcamaların, işçiye götürü biçimde günlük, haftalık veya aylık olarak ödenmesi
öngörülebilir. Ancak bu ödeme, zorunlu harcamaları karşılayacak miktardan az
olamaz.
Zorunlu harcamaların kısmen veya tamamen
işçi tarafından bizzat karşılanmasına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
2. Taşıma araçları
MADDE 415- İşçi,
işin görülmesi için işverenle anlaşarak işverenin veya kendisinin sağladığı bir
taşıma aracı kullanıyorsa, taşıtın işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan
giderler, hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence karşılanır.
İşçi işverenle anlaşarak, işin
görülmesinde kendi motorlu aracını kullanıyorsa, işveren ayrıca bu araçla
ilgili vergiyi, zorunlu mali sorumluluk sigortası primini ve aracın yıpranması
karşılığında uygun bir tazminatı hizmet için kullanıldığı ölçüde işçiye
ödemekle yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak, hizmetin
görülmesinde kendisine ait diğer taşıma araçlarını ve hayvanlarını kullanıyorsa
işveren, bunların kullanma ve bakımı için gerekli olan olağan giderleri hizmet
için kullanıldığı ölçüde karşılamakla yükümlüdür.
3. Giderlerin ödenmesi
MADDE 416-
İşçinin yapmış olduğu giderlerden doğan alacağı, daha kısa bir süre kararlaştırılmamışsa
veya yerel âdet yoksa, her defasında ücretle birlikte ödenir.
İşçi, sözleşmeden doğan borçlarını yerine
getirmek için düzenli olarak masraf yapıyorsa, kendisine en az ayda bir olmak
üzere belirli aralıklarla uygun bir avans verilir.
IV. İşçinin kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE 417-
İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve
işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin
psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların
daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri
noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her
türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil,
kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut
bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların
tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.
2. Ev düzeni içinde çalışmada
MADDE 418- İşçi
işverenle birlikte ev düzeni içinde yaşıyorsa işveren, yeterli gıda ve uygun
bir barınak sağlamakla yükümlüdür.
İşçi, kusuru olmaksızın hastalık veya kaza
gibi sebeplerle işgörme edimini yerine getiremezse işveren, sosyal sigortalar
yardımlarından yararlanamayan, bir yıla kadar çalışmış işçinin bakımını ve
tedavisini, iki hafta süreyle sağlamak zorundadır. İşçinin bir yılı aşan her
hizmet yılı için söz konusu süre, dört haftayı aşmamak üzere ikişer gün
artırılır.
İşveren, işçinin gebeliğinde ve doğum
yapması durumunda da aynı edimleri yerine getirmekle yükümlüdür.
3. Kişisel verilerin
kullanılmasında
MADDE 419-
İşveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili
veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.
V. Ceza koşulu ve ibra
MADDE 420- Hizmet
sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.
İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra
sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden
başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın
türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran
noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra
sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva
etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri,
içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi,
ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri,
destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil,
hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.
VI. Tatil ve izinler
1. Hafta tatili ve iş arama izni
MADDE 421- İşveren,
işçiye her hafta, kural olarak pazar günü veya durum ve koşullar buna imkân
vermezse, bir tam çalışma günü tatil vermekle yükümlüdür.
İşveren, belirsiz süreli hizmet
sözleşmesinin feshi hâlinde, bildirim süresi içinde işçiye ücretinde bir
kesinti olmaksızın, günde iki saat iş arama izni vermekle yükümlüdür.
İzin saatlerinin ve günlerinin
belirlenmesinde, işyerinin ve işçinin haklı menfaatleri göz önünde tutulur.
2. Yıllık izin
a. Süresi
MADDE 422-
İşveren, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yılda en az iki hafta ve onsekiz
yaşından küçük işçiler ile elli yaşından büyük işçilere de en az üç hafta
ücretli yıllık izin vermekle yükümlüdür.
b. İndirimi
MADDE 423- İşçi,
bir hizmet yılı içinde kendi kusuruyla toplam bir aydan daha uzun bir süreyle
hizmeti yerine getirmediği takdirde işveren, çalışılmayan her tam ay için,
yıllık ücretli izin süresinden bir gün indirim yapabilir.
İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuru
olmaksızın hastalık, kaza, yasal bir yükümlülüğün veya kamu görevinin yerine
getirilmesi gibi kişiliğine bağlı sebeplerle en çok üç ay süreyle işgörme
edimini yerine getiremediği takdirde, işveren yıllık ücretli izin süresinden
indirim yapamaz.
İşveren, gebelik ve doğum yapma sebebiyle
işgörme edimini en çok üç ay süreyle yerine getiremeyen kadın işçinin yıllık
ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
Hizmet veya toplu iş sözleşmeleriyle,
işçinin aleyhine hüküm doğuracak şekilde, ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine
aykırı düzenleme yapılamaz.
c. Kullanılması
MADDE 424-
Yıllık ücretli izinler, kural olarak aralıksız biçimde verilir; ancak
tarafların anlaşmasıyla ikiye bölünerek de kullanılabilir.
İşveren, yıllık ücretli izin tarihlerini,
işyerinin veya ev düzeninin menfaatleriyle bağdaştığı ölçüde, işçinin
isteklerini göz önünde tutarak belirler.
d. Ücreti
MADDE 425- İşveren,
yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık ücretli izin süresine ilişkin
ücretini, ilgili işçinin izne başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans
olarak vermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece,
işverenden alacağı para ve başka menfaatler karşılığında yıllık ücretli izin
hakkından feragat edemez.
Hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple
sona ermesi hâlinde, işçinin hak kazanıp da kullanamadığı yıllık izin
sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden
kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı, hizmet
sözleşmesinin sona erdiği tarihte işlemeye başlar.
VII. Hizmet belgesi
MADDE 426-
İşveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin türünü ve süresini
içeren bir hizmet belgesi vermekle yükümlüdür.
İşçinin açıkça istemde bulunması hâlinde,
hizmet belgesinde onun işgörmedeki becerisi ile tutum ve davranışları da
belirtilir.
Hizmet belgesinin zamanında
verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören
işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat isteyebilir.
E. Sınaî ve fikrî mülkiyet hakkı
MADDE 427- Hizmet
buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları, bunların kazanılması ile diğer
sınaî ve fikrî mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır.
F. Hizmet ilişkisinin devri
I. İşyerinin tamamının veya bir
bölümünün devri
MADDE 428
İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işlemle başkasına devredildiğinde,
devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan hizmet sözleşmeleri,
bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
İşçinin hizmet süresine bağlı hakları
bakımından, onun devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır.
Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde,
devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan,
devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak, devreden
işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki
yıl ile sınırlıdır.
II. Sözleşmenin devri
MADDE 429- Hizmet
sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli olarak başka
bir işverene devredilebilir.
Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve
borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda,
işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren yanında işe
başladığı tarih esas alınır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Belirli süreli sözleşmede
MADDE 430-
Belirli süreli hizmet sözleşmesi, aksi kararlaştırılmadıkça, fesih
bildiriminde bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde kendiliğinden
sona erer.
Belirli süreli sözleşme, süresinin
bitiminden sonra örtülü olarak sürdürülüyorsa, belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin varlığı hâlinde, üst üste belirli süreli
hizmet sözleşmesi kurulabilir.
Taraflardan her biri, on yıldan uzun
süreli hizmet sözleşmesini on yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih bildirim
süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu süreyi izleyen aybaşında hüküm
ifade eder.
Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona
ereceği kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih bildiriminde bulunmamışsa,
sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli sözleşmede
1. Genel olarak fesih hakkı
MADDE 431-
Taraflardan her birinin, belirsiz süreli sözleşmeyi fesih sürelerine uyarak
feshetme hakkı vardır.
2. Fesih bildirim süresi
a. Genel olarak
MADDE 432-
Belirsiz süreli hizmet sözleşmelerinin feshinden önce, durumun diğer tarafa
bildirilmesi gerekir.
Hizmet sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa
ulaşmasından başlayarak, hizmet süresi bir yıla kadar sürmüş olan işçi için iki
hafta sonra; bir yıldan beş yıla kadar sürmüş işçi için dört hafta ve beş
yıldan fazla sürmüş işçi için altı hafta sonra sona erer.
Bu süreler kısaltılamaz; ancak sözleşmeyle
artırılabilir.
İşveren, fesih bildirim süresine ait
ücreti peşin vermek suretiyle hizmet sözleşmesini feshedebilir.
Fesih bildirim sürelerinin, her iki taraf
için de aynı olması zorunludur; sözleşmede farklı süreler öngörülmüşse, her iki
tarafa da en uzun olan fesih bildirim süresi uygulanır.
Hizmet sözleşmesinin askıya alındığı
hâllerde fesih bildirim süreleri işlemez.
b. Deneme süresi içinde
MADDE 433-
Taraflar, hizmet sözleşmesine iki ayı aşmamak koşuluyla deneme süresi
koyabilirler. Deneme süresi konulmuşsa taraflar, bu süre içinde fesih süresine
uymak zorunda olmaksızın, hizmet sözleşmesini tazminatsız feshedebilirler.
İşçinin çalıştığı günler için ücret ve
diğer hakları saklıdır.
III. Feshe karşı koruma
MADDE 434- Hizmet
sözleşmesinin fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda
işveren, işçiye fesih bildirim süresine ait ücretin üç katı tutarında
tazminat ödemekle yükümlüdür.
IV. Derhâl fesih
1. Koşulları
a. Haklı sebepler
MADDE 435-
Taraflardan her biri, haklı sebeplerle sözleşmeyi derhâl feshedebilir.
Sözleşmeyi fesheden taraf, fesih sebebini yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Sözleşmeyi fesheden taraftan, dürüstlük
kurallarına göre hizmet ilişkisini sürdürmesi beklenemeyen bütün durum ve
koşullar, haklı sebep sayılır.
b. İşverenin ödeme güçsüzlüğüne
düşmesi
MADDE 436-
İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi hâlinde işçi, sözleşmeden doğan hakları
uygun bir süre içinde işveren tarafından güvenceye bağlanmazsa, sözleşmeyi
derhâl feshedebilir.
2. Sonuçları
a. Haklı sebeple fesihte
MADDE 437-
Haklı fesih sebepleri, taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından doğmuşsa o
taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz önünde
tutularak, tamamen gidermekle yükümlüdür.
Diğer durumlarda hâkim, bütün durum ve
koşulları göz önünde tutarak haklı sebeple feshin maddi sonuçlarını serbestçe
değerlendirir.
b. Haklı sebebe dayanmayan
fesihte
MADDE 438-
İşveren, haklı sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini derhâl feshederse işçi,
belirsiz süreli sözleşmelerde, fesih bildirim süresine; belirli süreli
sözleşmelerde ise, sözleşme süresine uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş
olsaydı kazanabileceği miktarı, tazminat olarak isteyebilir.
Belirli süreli hizmet sözleşmesinde
işçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile
başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelir,
tazminattan indirilir.
Hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde
tutarak, ayrıca miktarını serbestçe belirleyeceği bir tazminatın işçiye
ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı
aylık ücretinden fazla olamaz.
c. İşçinin haksız olarak işe
başlamaması veya işi bırakması
MADDE 439- İşçi,
haklı sebep olmaksızın işe başlamadığı veya aniden işi bıraktığı takdirde
işveren, aylık ücretin dörtte birine eşit bir tazminat isteme hakkına sahiptir.
İşverenin, ayrıca ek zararlarının giderilmesini isteme hakkı da vardır.
İşveren zarara uğramamışsa veya uğradığı
zarar işçinin aylık ücretinin dörtte birinden az ise, hâkim tazminatı
indirebilir.
Tazminat isteme hakkı takas yoluyla sona
ermemişse işveren, işçinin işe başlamamasından veya işi bırakmasından başlayarak
otuz gün içinde, dava veya takip yoluyla bu hakkını kullanmak zorundadır. Aksi
takdirde, tazminat isteme hakkı düşer.
V. İşçinin veya işverenin ölümü
1. İşçinin ölümü
MADDE 440-
Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin sağ kalan
eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere,
ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre
devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür.
2. İşverenin ölümü
MADDE 441-
İşverenin ölümü hâlinde, yerini mirasçıları alır. Bu durumda işyerinin
tamamının veya bir bölümünün devri ile gerçekleşen hizmet ilişkisinin devrine
ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
Hizmet sözleşmesi ağırlıklı olarak
işverenin kişiliği dikkate alınmak suretiyle kurulmuşsa, onun ölümüyle
kendiliğinden sona erer. Ancak, işçi sözleşmenin süresinden önce sona ermesi
yüzünden uğradığı zarar için, mirasçılardan hakkaniyete uygun bir tazminat
isteminde bulunabilir.
VI. Sözleşmenin sona ermesinin
sonuçları
1. Borçların muaccel olması
MADDE 442- Sözleşmenin
sona ermesiyle, sözleşmeden doğan bütün borçlar muaccel olur.
Muacceliyet anı, işçinin aracılığı suretiyle kurulan hukuki ilişkilerde
üçüncü kişinin üstlendiği borç, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra
tamamen veya kısmen ifa edilecekse altı aya; dönemsel edimler içeren
ilişkilerde bir yıla; sigorta sözleşmelerinde veya ifası altı aydan uzun bir
süreye yayılmış olan işlerde ise iki yıla kadar, yazılı bir anlaşmayla
ertelenebilir.
Üretilenden pay verilmesi öngörülen
hâllerde ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan veya kârdan pay verilmesi
kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap dönemini izleyen en geç üç ay sonunda
muaccel olur.
2. Geri verme yükümlülüğü
MADDE 443-
Sözleşmenin sona ermesi durumunda, taraflardan her biri, diğerinden veya üçüncü
bir kişiden diğerinin hesabına, hizmetle ilişkili olarak almış olduğu şeyleri
geri vermekle yükümlüdür.
İşçi, özellikle motorlu taşıtları ve
trafik izin belgelerini, alacaklarından fazla olduğu ölçüde ücret ve masraf
avanslarını geri vermekle yükümlüdür.
Tarafların hapis hakları saklıdır.
VII. Rekabet yasağı
1. Koşulları
MADDE 444-
Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden
sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına
rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka
türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak
üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet
ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı
işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin
kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse
geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 445-
Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye
düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan
sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı
aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları
serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de
hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi
bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların sonuçları
MADDE 446-
Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı
bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna
bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı
ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu
miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek
zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması
koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin
davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de
isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 447-
Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı
belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın
işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından
feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Pazarlamacılık Sözleşmesi
A. Tanımı ve kurulması
I. Tanımı
MADDE 448- Pazarlamacılık
sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak, bir ticari işletme sahibi işveren
hesabına ve işletmesinin dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi
veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı, işletme
sahibi işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Kurulması
MADDE 449- Pazarlamacılık
sözleşmesi, sözleşmenin süresini, sona ermesini, pazarlamacının yetkilerini,
ücret ve masrafların nasıl ödeneceğini, taraflardan birinin yerleşim yeri
yabancı ülkede ise uygulanacak hukukun ve yetkili mahkemenin hangisi olduğunu
içerir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca sözleşmede yer
alması öngörülen hususlar taraflarca belirlenmemişse, kanun hükümleri ve
alışılmış hizmet koşulları uygulanır.
B. Pazarlamacının yükümlülük ve
yetkileri
I. Yükümlülükleri
MADDE 450- Pazarlamacı,
talimata uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep olmadıkça, kendisine verilen
talimata uygun olarak müşterileri ziyaret etmekle yükümlüdür; işverenin izni
olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler hesabına işlem yapamaz, aracılık edemez.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkiliyse,
talimatta öngörülen fiyatlara ve diğer işlem koşullarına uymak zorundadır;
işveren razı olmadıkça, bunlarda değişiklik yapamaz.
Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri ile
ilgili olarak düzenli biçimde ayrıntılı bilgi vermek, aldığı siparişleri
işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri çevresini ilgilendiren önemli olayları
bildirmekle yükümlüdür.
II. Garanti
MADDE 451- Pazarlamacının, müşterilerin ödememelerinden veya diğer
yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu olacağına ya da alacağın tahsili
için yapılacak masrafları tamamen veya kısmen karşılayacağına ilişkin
anlaşmalar, kesin olarak hükümsüzdür.
Pazarlamacı, kendi
müşteri çevresiyle işlem yapıyorsa, müşterilerin borçlarını ifa etmemesi
durumunda, işverenin her bir işlemde uğrayacağı zararın dörtte birini geçmemek
üzere karşılamayı, uygun bir ek komisyon kararlaştırılması koşuluyla yazılı
olarak üstlenebilir.
Sigorta sözleşmelerinde aracılık yapan
pazarlamacılar, bir primin tamamının veya bir kısmının ödenmemesi sebebiyle,
bunun tahsili için dava veya icra takibi yoluna başvurulması durumunda, bu
amaçla yapılacak masrafların en çok yarısını karşılayacaklarını, yazılı olarak
üstlenebilirler.
III. Yetkileri
MADDE 452- Aksine
yazılı anlaşma olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık etmeye
yetkilidir.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili
kılınmışsa yetkisi, bu işlerin icrası için gereken bütün olağan hukuki işlem ve
fiilleri kapsar; özel yetki verilmedikçe müşterilerden tahsilat yapamaz ve
ödeme günlerini değiştiremez.
C. İşverenin özel yükümlülükleri
I. Faaliyet alanı
MADDE 453- Pazarlamacıya
belirli bir pazarlama alanında veya belirli bir müşteri çevresinde faaliyette
bulunma yetkisi verilmiş ve aksine yazılı anlaşma da yapılmamışsa işveren,
başkalarına aynı alan veya çevrede faaliyette bulunma yetkisi veremez; ancak,
kendisi üçüncü kişilerle işlem yapabilir.
Sözleşmenin pazarlama alanı veya müşteri
çevresine ilişkin hükmünün değiştirilmesini gerektiren bir sebep varsa işveren,
söz konusu hükmü, sözleşmede fesih bildirim süresi öngörülmüş olsa bile, bu
süreye uymadan tek taraflı olarak değiştirebilir; ancak, bu durumda
pazarlamacının tazminat ve hizmet sözleşmesini haklı sebeple sona erdirme hakkı
saklıdır.
II. Ücret
1. Genel olarak
MADDE 454- İşveren,
pazarlamacıya sadece belirli bir miktardan veya bu miktarla birlikte
komisyondan oluşan bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Ücretin tamamının veya önemli kısmının
komisyondan oluşacağına ilişkin yazılı anlaşma, kararlaştırılan komisyonun,
pazarlamacının faaliyetinin uygun karşılığını oluşturması koşuluyla geçerlidir.
Deneme süresi için ödenecek ücret,
serbestçe kararlaştırılabilir. Ancak, deneme süresi iki ayı geçemez.
2. Komisyon
MADDE 455- Pazarlamacı,
belirli bir pazarlama alanı veya belirli bir müşteri çevresinde faaliyette
bulunma yetkisi sadece kendisine verilmişse, kendisinin veya işverenin bu alan
veya çevrede yaptığı bütün işlerde kararlaştırılmış ya da alışılmış olan
komisyonun ödenmesini isteyebilir.
Belirli bir pazarlama alanı veya belirli
müşteri çevresinde faaliyette bulunma yetkisi pazarlamacıyla birlikte
başkalarına da verilmişse pazarlamacıya, sadece kendisinin aracılık ettiği veya
bizzat yaptığı işler için komisyon ödenir.
Komisyonun muaccel olması anında, yapılan
işin değeri henüz kesin olarak belirlenemiyorsa komisyon, önce alışılmış olan
en az değeri üzerinden, geri kalanı ise, en geç işin yerine getirilmesinde
ödenir.
3. Pazarlama faaliyetinin
engellenmesi
MADDE 456- Pazarlamacının
pazarlama işlerini yürütmesi, kendi kusuru olmaksızın imkânsız hâle gelir ve
sözleşme veya kanun gereği bu hâlde bile kendisine ücret ödenmesi gerekirse
ücret, sabit ücrete ve komisyonun kaybı sebebiyle ödenebilecek uygun tazminata
göre belirlenir. Ancak komisyon, ücretin beşte birinden az ise, komisyon kaybı
sebebiyle tazminat ödenmeyeceği yazılı olarak kararlaştırılabilir.
Pazarlamacı, pazarlama işlerini kendi
kusuru olmaksızın yürütme imkânını bulamamasına karşın ücretinin tamamını
almışsa, işverenin istemi üzerine, kendisinin yapabileceği ve kendisinden
beklenebilecek işleri onun işletmesinde yapmakla yükümlüdür.
III. Harcamalar
MADDE 457- Pazarlamacı,
aynı zamanda birden fazla işveren hesabına faaliyette bulunuyorsa, aksi yazılı
şekilde kararlaştırılmadıkça, her işveren, pazarlamacının harcamalarına eşit
olarak katılmakla yükümlüdür.
Harcamaların tamamen veya kısmen sabit
ücrete veya komisyona dâhil edilmesine ilişkin anlaşmalar kesin olarak
hükümsüzdür.
IV. Hapis hakkı
MADDE 458- Pazarlamacılık ilişkisinden doğan muaccel alacaklar ile
işverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel olmayan
alacakların güvence altına alınması için pazarlamacı, taşınırlar, kıymetli
evrak ve tahsil yetkisine dayanarak müşterilerden almış olduğu paralar üzerinde
hapis hakkına sahiptir.
Pazarlamacı, araç ve taşıma belgelerini,
fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtlar ile diğer belgeleri
alıkoyamaz.
D. Sona ermesi
I. Özel fesih süresi
MADDE 459- Komisyon,
sabit ücretin en az beşte birini oluşturuyor ve önemli mevsimlik
dalgalanmalardan etkileniyorsa işveren, bir önceki mevsimin sona ermesinden
beri kendisiyle çalışmaya devam eden pazarlamacının sözleşmesini, yeni mevsim
sırasında iki aylık fesih süresine uyarak feshedebilir.
Aynı koşullar altında pazarlamacı da, kendisini
bir önceki mevsim sonuna kadar çalıştırmış ve bundan sonra da çalıştırmaya
devam eden işverene karşı, bir sonraki mevsimin başlamasına kadar olan dönemde,
iki aylık fesih süresine uyarak sözleşmeyi feshedebilir.
II. Özel sonuçlar
MADDE 460- Sözleşmenin
sona ermesi hâlinde, pazarlamacının bizzat yaptığı veya yapılmasına aracılık
ettiği bütün işlemler ile kabul ve yerine getirme zamanına bakılmaksızın,
sözleşmenin sona ermesine kadar işverene iletilen bütün siparişler için
komisyon ödenir.
Sözleşmenin sona ermesi hâlinde
pazarlamacı, pazarlamacılık faaliyetinde bulunması için kendisine verilen örnek
ve modelleri, fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtları ve diğer
belgeleri işverene geri vermekle yükümlüdür. Ancak, pazarlamacının hapis hakkı
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Evde Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı ve çalışma koşulları
I. Tanımı
MADDE 461-
Evde hizmet sözleşmesi, işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde veya
belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret
karşılığında görmeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Çalışma koşullarının bildirilmesi
MADDE 462-
İşveren, işçiye her yeni iş verişinde genel çalışma koşulları dışında kalan ve
o işe özgü özellikleri bildirir; gerekiyorsa işçi tarafından sağlanacak
malzemeyi, bu malzemenin sağlanması için kendisine ne miktarda ödemede
bulunacağını ve iş için ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı olarak bildirir.
İşin verilmesinden önce malzeme için
ödenecek bedel ve iş için ödenecek ücret yazıyla bildirilmemişse, bu işlerde
uygulanan alışılmış bedel ve ücret ödenir.
III. İşçinin özel borçları
1. İşin yapılması
MADDE 463-
İşçi, işe zamanında başlamak, işi kararlaştırılan zamanda bitirmek ve
çalışmanın sonucunu işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İş, işçinin kusuruyla ayıplı olarak görülmüşse
işçi, giderilmesi mümkün olan ayıpları, masrafı kendisine ait olmak üzere
gidermek zorundadır.
2. Malzeme ve iş araçları
MADDE 464- Malzeme
ve iş araçları işveren tarafından sağlanmışsa, işçi bunları gereken özeni
göstererek kullanmak, bundan dolayı hesap vermek, ayrıca kalan malzeme ile iş
araçlarını da işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İşçi işi görürken,
kendisine teslim edilen malzemenin veya iş araçlarının bozuk olduğunu
belirlerse, durumu hemen işverene bildirir ve işe devam etmeden önce, onun
talimatını bekler.
İşçi, kendisine teslim edilen malzeme veya
iş araçlarını kendi kusuruyla kullanılmaz hâle getirirse, işverene karşı onun
kullanılmaz hâle geldiği gündeki rayiç bedeli kadar sorumludur.
IV. İşverenin özel borçları
1. Ürünün kabulü
MADDE 465-
İşveren, işçinin üreterek teslim ettiği ürünü inceler; varsa bulduğu ayıpları
teslimden başlayarak bir hafta içinde işçiye bildirir. Süresinde bildirim
yapılmamışsa, ürün mevcut durumuyla kabul edilmiş sayılır.
2. Ücret
a. Ödenmesi
MADDE 466- Yapılan
işin ücreti, işçi, işveren tarafından aralıksız olarak çalıştırıldığı takdirde,
onbeş günde bir veya işçinin rızasıyla ayda bir; aralıklı olarak çalıştırıldığı
takdirde, ürünün her tesliminde ödenir.
Her ücret ödenmesinde işçiye, bir hesap
özeti verilir. Hesap özetinde, varsa kesintilerin miktarı ve sebebi de
gösterilir.
b. Çalışmanın engellenmesi
hâlinde
MADDE 467-
İşçiyi aralıksız biçimde çalıştıran işveren, ürünü kabulde temerrüde düştüğü
veya işçinin kişiliğinden kaynaklanan sebeplerle ve kusuru olmaksızın çalışma
engellendiği takdirde, hizmet ediminin engellenmesi durumundaki ücret
ödenmesine ilişkin hükümler gereğince, ona ücretini ödemekle yükümlüdür. Diğer
durumlarda işveren, bu hükümlere göre ücret ödemekle yükümlü değildir.
V. Sona ermesi
MADDE 468-
İşçiye deneme amacıyla bir iş verilmişse,
aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşme deneme süresi için kurulmuş sayılır.
İşçi, işveren tarafından aralıksız olarak
çalıştırıldığı takdirde, aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşme belirsiz süreyle
yapılmış sayılır; diğer durumlarda sözleşmenin belirli süreyle yapıldığı kabul
edilir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 469-
Pazarlamacılık sözleşmesine ve evde hizmet sözleşmesine ilişkin hüküm
bulunmayan hâllerde, hizmet sözleşmesinin genel hükümleri uygulanır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Eser Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 470-
Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun
karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Yüklenicinin borçları
1. Genel olarak
MADDE 471-
Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin
haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan
sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir
yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı
esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya
kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak,
eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem
taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi
için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.
2. Malzeme bakımından
MADDE 472- Malzeme
yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin ayıplı olması
yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur.
Malzeme işsahibi tarafından sağlanmışsa
yüklenici, onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı hesap
ve artanı geri vermekle yükümlüdür.
Eser meydana getirilirken, işsahibinin
sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu
anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini
tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen
işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu
olur.
3. İşe başlama ve yürütme
MADDE 473-
Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak
işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan
gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda
bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü
beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.
Meydana getirilmesi sırasında, eserin
yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana
getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek üzere vereceği veya
verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın
giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere,
onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda
bulunabilir.
4. Ayıp sebebiyle sorumluluk
a. Ayıbın belirlenmesi
MADDE 474-
İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur
bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde
yükleniciye bildirmek zorundadır.
Taraflardan her biri,
giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve
sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.
b. İşsahibinin seçimlik hakları
MADDE 475- Eserdeki
ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki
seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya
hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme
hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden
indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği
takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz
onarılmasını isteme.
İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat
isteme hakkı saklıdır.
Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde
yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi,
sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
c. İşsahibinin sorumluluğu
MADDE 476-
Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın, işsahibinin
verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine
yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını
kullanamaz.
d. Eserin kabulü
MADDE 477- Eserin
açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan
kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme
sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde
bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa
işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse
eseri kabul etmiş sayılır.
e. Zamanaşımı
MADDE 478- Yüklenici
ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim
tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz
yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine
bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
II. İşsahibinin borçları
1. Bedelin muacceliyeti
MADDE 479-
İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi
anında muaccel olur.
Eserin parça parça
teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her
parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.
2. Bedel
a. Götürü bedel
MADDE 480-
Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle
yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile
yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.
Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya
öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca
belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse
yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün
olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına
sahiptir. Dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih
hakkını kullanabilir.
Eser, öngörülenden az emek ve masrafı
gerektirmiş olsa bile işsahibi, belirlenen bedelin tamamını ödemekle
yükümlüdür.
b. Değere göre bedel
MADDE 481-
Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel,
yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak
belirlenir.
C. Sözleşmenin sona ermesi
I. Yaklaşık bedelin aşılması
MADDE 482-
Başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin, işsahibinin kusuru olmaksızın
aşırı ölçüde aşılacağı anlaşılırsa işsahibi, eser henüz tamamlanmadan veya
tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebilir.
Eser, işsahibinin arsası üzerine
yapılıyorsa işsahibi, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği
gibi, eser henüz tamamlanmamışsa, yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak,
tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi
feshedebilir.
II. Eserin yok olması
MADDE 483- Eser
teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri teslim almada
temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin
ödenmesini isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur.
Eserin işsahibince verilen malzeme veya
gösterilen arsanın ayıbı veya işsahibinin talimatına uygun yapılması yüzünden
yok olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında
bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin
ödenmesini isteyebilir. İşsahibinin kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının
giderilmesini de isteme hakkı vardır.
III. Tazminat karşılığı fesih
MADDE 484- İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan
kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla
sözleşmeyi feshedebilir.
IV. İşsahibi yüzünden ifanın
imkânsızlaşması
MADDE 485-
Eserin tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla
imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen
giderlerini isteyebilir.
İfa imkânsızlığının ortaya çıkmasında
işsahibi kusurluysa, yüklenicinin ayrıca tazminat isteme hakkı vardır.
V. Yüklenicinin ölümü veya
yeteneğini kaybetmesi
MADDE 486-
Yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan sözleşme,
onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi
durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda işsahibi, eserin tamamlanan
kısmından yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını vermekle
yükümlüdür.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Yayım Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE
487-
Yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya halefinin, o
eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak
yayımlamayı üstlendiği sözleşmedir.
B. Şekli
MADDE 488- Yayım
sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
C. Hükümleri
I. Yayımlatma hakkının geçişi ve
sorumluluk
MADDE 489-
Yayım sözleşmesiyle eser sahibinin hakları, sözleşmenin ifasının gerektirdiği
ölçüde ve süreyle yayımcıya geçer.
Yayımlatan, yayımcıya karşı, sözleşmenin kurulduğu anda eseri yayımlatma
hakkının bulunmamasından sorumlu olduğu gibi, eser korunmakta ise, telif
hakkının olmamasından da sorumludur.
Eserin tamamı veya bir bölümü yayımlanmak üzere
başka bir yayımcıya bırakılmış ya da yayımlatanın bilgisi altında yayımlanmış
ise yayımlatan, yayım sözleşmesinin yapılmasından önce, bunu karşı tarafa bildirmek
zorundadır.
II. Yayımlatanın tasarruf hakkı
MADDE 490-
Yayımlatan, sözleşmede kararlaştırılan süre sona ermedikçe veya süre
belirlenmemişse kararlaştırılan baskı adedinin tükenmesi için alışılmış süre
geçmedikçe, eserin tamamı veya bir bölümü üzerinde, yayımcının zararına olacak
biçimde tasarrufta bulunamaz.
Süreli yayınlarda yer alan kısa yazılar,
yayımlatan tarafından her zaman, başka yerde de yayımlatılabilir.
Yayımlatan, toplama bir eserin kendisine
ait bölümlerini veya dergilerde çıkan uzun yazılarını, yayımın bitmesinden
başlayarak üç ay geçmedikçe yeniden yayımlatamaz.
III. Basım sayısı ve baskı
adedinin belirlenmesi
MADDE 491- Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım yapma
hakkı vardır.
Taraflar, sözleşmenin süresini veya baskı
adedini kararlaştırmak zorundadırlar.
Sözleşmede yayımcıya belirli birkaç basım
veya bütün yeni basımları yapma yetkisi verildiği hâllerde, yayımcı eserin
baskı adedi tükenmiş iken yeni bir basım yapmayı ihmal ederse, yayımlatan yeni
basım için yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı, verilen süre içinde basımı
gerçekleştirmezse; yayımlatan sözleşmeden cayabilir.
IV. Çoğaltma ve dağıtım
MADDE 492-
Yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın uygun biçimde
çoğaltmakla yükümlüdür; ayrıca, satışın artırılması için gerekli tanıtım ve
dağıtımı yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır.
Satış fiyatını, eserin satılmasını
güçleştirmemek koşuluyla yayımcı belirler.
V. Düzeltme ve iyileştirme
MADDE 493-
Yayımcının menfaatlerini zedelememek ve onun sorumluluğunu artırmamak
koşuluyla, eser sahibi eserde düzeltme ve iyileştirme, halefleri ise ancak
güncelleştirme yapabilir. Bu düzeltme ve iyileştirme gerektirdiği hâlde
sözleşmede öngörülmemiş giderler, yayımlatan tarafından karşılanır.
Yayımcı, eser sahibine eserini
iyileştirme, haleflerine de güncelleştirme imkânı vermeden yeni bir basım
yapamaz ve onu çoğaltamaz.
VI. Birarada basım ve ayrı ayrı
yayım
MADDE 494-
Bir eser sahibinin birden çok eserini ayrı ayrı yayımlama hakkı, yayımcıya
bunların bir arada basılması yetkisini vermez.
Aynı şekilde, eser sahibinin bütün
eserlerini veya bunlardan yalnız bir türünü birarada yayımlama hakkı, yayımcıya
bunlar içinden her birinin ayrı ayrı basıp yayma hakkını vermez.
VII. Çeviri hakkı
MADDE 495-
Çeviri hakkının yayımcıya geçebilmesi, bunun sözleşmede açıkça belirtilmiş
olmasına bağlıdır.
VIII. Bedel isteme hakkı
1. Bedelin belirlenmesi
MADDE 496- Sözleşmede aksi kararlaştırılmış
olmadıkça yayımlatan, bedel ödenmesini isteyebilir.
Bedel ödenmesi gereken hâllerde ödenecek miktar belli değilse bedel,
hâkim tarafından belirlenir.
Yayımcının birden fazla basım yapma hakkı
varsa, ilk basım için kararlaştırılan bedel ve diğer koşulların, sonraki
basımlar için de uygulanacağı kabul edilmiş sayılır.
2. Bedelin ödenme zamanı, satış
hesapları ve bedelsiz alma hakkı
MADDE 497-
Bedel, eser bütün olarak yayımlanacaksa tamamının; cilt, fasikül, forma gibi
bölümler hâlinde yayımlanacaksa, her bölümün basımından ve satışa hazır duruma
getirilmesinden sonra ödenir.
Taraflar, bedeli satış miktarına
bağlamışlarsa yayımcı, satış hesaplarını tutmak, çıkarmak ve teamüle uygun
ispat edici belgeleri hazırlamakla yükümlüdür.
Aksi kararlaştırılmadıkça yayımlatanın,
eserden, teamül uyarınca verilmesi gereken miktarda bedelsiz alma hakkı vardır.
D. Sona ermesi
I. Eserin yok olması
MADDE 498-
Eser, yayımcıya teslimden sonra beklenmedik hâl sonucu yok olsa bile, yayımcı
bedeli ödemekle yükümlüdür.
Eserin başka bir örneği kendisinde varsa,
eser sahibinin bu örneği yayımcıya vermesi gerekir; başka bir örneği
bulunmamakla birlikte, az bir çabayla yeniden meydana getirilebilecekse eser
sahibi, eseri meydana getirerek teslim etmekle yükümlüdür. Eser sahibi her iki
durumda da uygun bir karşılık isteyebilir.
II. Basılanın yok olması
MADDE 499-
Eserin tamamlanmış olan baskı adedinin tamamı veya bir bölümü, satışa
sunulmadan önce beklenmedik hâl sonucu yok olursa yayımcı, yayımlatana ayrıca
bir bedel ödemeksizin yok olan miktarı, gideri kendisine ait olmak üzere yeniden
basabilir.
Yayımcı, aşırı masraf gerektirmeksizin yok
olanların yerine yenilerini koyabilecek ise, bunu yapmakla yükümlüdür.
III. Kişisel sebeplerle sona
ermesi
MADDE 500-
Eser sahibi eseri tamamlamadan önce ölür veya tamamlama yeteneğini yitirir ya
da eseri tamamlaması kendi kusuru olmaksızın imkânsız duruma gelirse, sözleşme
kendiliğinden sona erer. Ancak, sözleşmenin tamamı veya bir bölümünün
yerine getirilmesi mümkün ve hakkaniyete uygun bulunursa hâkim, sözleşme
ilişkisinin devam etmesine ve bunun için gereken değişikliklerin yapılmasına
karar verebilir.
Yayımcı iflas ederse yayımlatan, eseri
başka bir yayımcıya verebilir; ancak, iflas anında henüz muaccel olmamış borcun
yerine getirileceği konusunda güvence gösterilmişse, yayımlatan eseri
başka bir yayımcıya veremez.
E. Sipariş üzerine yayım
sözleşmesi
MADDE 501- Bir
veya birkaç kişi, yayımcının belirlediği plana göre bir eser meydana getirmeyi
üstlenirlerse, sadece sözleşmeyle kararlaştırılan ücrete hak kazanırlar.
Bu durumda, sözleşme konusu mali haklar
yayımcıya ait olur.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Vekâlet İlişkileri
BİRİNCİ AYIRIM
Vekâlet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 502-
Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini
yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine
uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine
de uygulanır.
Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete
hak kazanır.
B. Kurulması
MADDE 503- Kendisine
bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse
veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini
duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi
kurulmuş sayılır.
C. Hükümleri
I. Vekâletin kapsamı
MADDE 504-
Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine
göre belirlenir.
Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin
görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.
Vekil, özel olarak
yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas,
iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz,
bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile
sınırlandıramaz.
II. Vekilin borçları
1. Talimata uygun ifa
MADDE 505-
Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet
verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği
açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir.
Bunun dışındaki
durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi
görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Şahsen ifa, sadakat ve özen
gösterme
a. Genel olarak
MADDE 506- Vekil,
vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği
veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi
başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet
verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan
sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen
basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
b. İşin üçüncü kişiye
gördürülmesi hâlinde
MADDE 507-
Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden
kendisi yapmış gibi sorumludur.
Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili
ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.
Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin
kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o
kişiye karşı ileri sürebilir.
3.
Hesap verme
MADDE 508-
Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve
vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği
paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
4. Edinilen hakların vekâlet
verene geçişi
MADDE 509- Vekilin,
kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki
alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda,
kendiliğinden vekâlet verene geçer.
Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu
alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da ileri sürebilir.
Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve
vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas masasından ayrılarak
kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis hakkından iflas
masası da yararlanır.
III. Vekâlet verenin borçları
MADDE 510- Vekâlet
veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği
avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla
yükümlüdür.
Vekil, vekâletin
ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir.
Ancak vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir.
IV. Birlikte vekâlet verenlerin
ve birlikte vekillerin sorumluluğu
MADDE 511- Bir
kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil olarak sorumludurlar.
Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin
ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir
hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve
işlemleriyle borç altına sokabilirler.
D. Sona ermesi
I. Sebepleri
1. Tek taraflı sona erdirme
MADDE 512- Vekâlet
veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.
Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin
bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi
ve iflas
MADDE 513- Sözleşmeden
veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet
verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş
olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel
kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.
Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin
menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da
temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya
mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.
II.
Hükümleri
MADDE 514- Vekilin
sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da
mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
İKİNCİ AYIRIM
Kredi Mektubu ve Kredi
Emri
A.
Kredi mektubu
MADDE 515- Kredi
mektubu, mektup gönderenin gönderilene bir üst sınır belirleyerek veya
belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak belirli kişiye istemde
bulunacağı miktarda para ve benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren
belgedir. Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve havale hükümlerine tabidir.
Üst sınır belirlenmeksizin verilmiş olan
kredi mektubunda mektuptan yararlanacak kişi, bu mektupla ilgili olanlar
arasındaki ilişkiye açıkça uygun olmayan fazla bir istemde bulunursa mektup
gönderilen, durumu gönderene bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi ertelemek
zorundadır.
Kredi mektubuyla
verilen vekâlet, ancak gönderilen tarafından belirli bir miktar için kabul
edildiği takdirde geçerli olur.
B. Kredi emri
I. Tanımı ve şekli
MADDE 516-
Bir kimse kendi adına ve hesabına kredi emri verenin sorumluluğu altında bir
üçüncü kişiye kredi açmak veya krediyi yenilemek için emir almış ve kabul
etmişse, kredi emri verilen vekâletini aşmadıkça emri veren, kredi borcundan
kefil gibi sorumlu olur. Ancak, kredi emri yazılı olmadıkça emri veren sorumlu
olmaz.
II. Kredi emrinden yararlananın
ehliyetsizliği
MADDE 517-
Kredi emrini veren, kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliğini ileri sürerek
kredi emri verilene karşı sorumluluktan kurtulamaz.
III. Kredi emri verilenin önel
vermesi
MADDE 518-
Kredi emri verilen, kredi emrinden yararlanana kendiliğinden önel verir veya
kendisine talimat verildiği hâlde kredi emrinden yararlanana başvurmayı ihmal
ederse, kredi emri veren sorumluluktan kurtulur.
IV. Taraflar arasındaki ilişki
MADDE 519-
Kredi emri veren ile kredi emrinden yararlanan arasındaki ilişkiye, kefil ile
asıl borçlu arasındaki ilişkiyi düzenleyen hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Simsarlık Sözleşmesi
A.
Tanımı ve şekli
MADDE 520- Simsarlık
sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını
veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde
ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
Simsarlık sözleşmesine, kural olarak
vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmazlar
konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
B. Ücret
I. Hak etme zamanı
MADDE 521- Simsar,
ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır.
Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan
sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi hâlinde
ödenir.
Simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği
kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış
olsa bile giderleri ödenir.
II. Ücretin belirlenmesi
MADDE 522- Ücret,
belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.
III. Simsarın haklarını
kaybetmesi
MADDE 523- Simsar,
üstlendiği borcuna aykırı davranarak diğer tarafın menfaatine hareket eder veya
dürüstlük kurallarına aykırı olarak diğer taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve
yaptığı giderlere ilişkin haklarını kaybeder.
IV. Evlenme simsarlığı
MADDE 524- Evlenme
simsarlığından doğan ücret hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
V. Ücretten indirim
MADDE 525-
Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu
ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.
ONUNCU BÖLÜM
Vekâletsiz İşgörme
A. İşgörenin hak ve borçları
I. İşin görülmesi
MADDE 526-
Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve
varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 527-
Vekâletsiz işgören, her türlü ihmalinden sorumludur. Ancak, işgören bu işi,
işsahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere yapmışsa,
sorumluluğu daha hafif olarak değerlendirilir.
İşgören, işsahibinin açıkça veya örtülü
olarak yasaklamış olmasına karşın bu işi yapmışsa ve işsahibinin yasaklaması da
hukuka veya ahlaka aykırı değilse, beklenmedik hâlden de sorumlu olur. Ancak,
işgören o işi yapmamış olsaydı bile, bu zararın beklenmedik hâl
sonucunda gerçekleşeceğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
III. İşgörenin ehliyetsizliği
MADDE 528- İşgören, sözleşme ehliyetinden yoksunsa, yaptığı
işlemden ancak zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli olmaksızın elinden çıkardığı
zenginleşme miktarıyla sorumlu olur.
Haksız fiillerden doğan daha kapsamlı
sorumluluk saklıdır.
B. İşsahibinin hak ve borçları
I. İşin işsahibinin menfaatine yapılması
hâlinde
MADDE 529-
İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine
göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş
dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir
edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş
olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da
uygulanır.
İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı
takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir.
II. İşin işgörenin menfaatine
yapılması hâlinde
MADDE 530-
İşsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan faydaları
edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği ölçüde, işgörenin masraflarını
ödemek ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
III. İşin işsahibi tarafından
uygun bulunması hâlinde
MADDE
531- İşsahibi yapılan işi uygun bulmuşsa, vekâlet hükümleri uygulanır.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Komisyon Sözleşmesi
A. Alım veya satım komisyonculuğu
I. Tanımı
MADDE 532-
Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına
ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını
üstlendiği sözleşmedir.
Bu bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere,
komisyon sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır.
II. Komisyoncunun borçları
1. Bildirme ve sigortalama borcu
MADDE 533- Komisyoncu,
yaptığı iş hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve özellikle talimatının
yerine getirildiğini kendisine hemen bildirmekle yükümlüdür.
Vekâlet verenin talimatı olmadıkça
komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü
değildir.
2. Özen borcu
MADDE 534- Satılmak üzere kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı
ise komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması için
gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına
almak ve durumdan vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi
takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur.
Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek nitelikte ise
komisyoncu, vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla
yükümlüdür.
3. Vekâlet verenin belirlediği
bedel
MADDE 535-
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal satan komisyoncu, malı
satmasaydı vekâlet verenin daha fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden
talimat almaya elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe, belirlenen bedel ile
satış bedeli arasındaki farkı gidermekle yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu,
kusuru varsa, talimatına aykırı davranmasından dolayı vekâlet verenin uğradığı
diğer zararlardan da sorumludur.
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan veya üstünde satan
komisyoncu, bu işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz.
4. Veresiye satma ve teslim
almadan ödeme
MADDE 536-
Komisyoncu, vekâlet verenin izni olmaksızın malı veresiye satar veya malı
teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara katlanmak zorundadır.
Ancak, vekâlet veren yasaklamadıkça, malı satış yerindeki ticari teamüle göre
veresiye de satabilir.
5. Komisyoncunun garantisi
MADDE 537-
Yetkisi olmaksızın veresiye mal satması dışında, komisyoncu işlemde bulunduğu
borçluların ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu
olmaz. Ancak, komisyoncu açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki ticari
teamül gerektiriyorsa sorumlu olur.
Garanti veren komisyoncunun bundan dolayı
ayrıca ücret isteme hakkı vardır.
III. Komisyoncunun hakları
1. Ödediği paralar ve yaptığı
giderler
MADDE 538- Komisyoncu, vekâlet verenin
yararı için yaptığı bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle birlikte
isteyebilir.
Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin hesabına
geçirebilirse de, kendi çalışanlarının ücretlerini geçiremez.
2. Komisyon ücreti
a. İsteme hakkı
MADDE 539-
Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi yapınca isteyebileceği
gibi, işin yapılmaması vekâlet verene yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması
hâlinde de isteyebilir.
Komisyoncu, başka sebeplerle işin
yapılamaması durumunda, ancak emeğinin yerel âdete göre belirlenecek
karşılığını isteyebilir.
b. Kaybedilmesi
MADDE 540- Komisyoncu,
vekâlet verene karşı dürüstlük kurallarına aykırı davranır, özellikle ona satın
aldığından fazla veya sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma
hakkını kaybeder.
Bedelin gerçekleşen bedelden farklı
gösterilmesi durumunda vekâlet veren,
komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden satılanın alıcısı veya satıcısı sayma
hakkına sahiptir.
3. Hapis hakkı
MADDE 541-
Komisyoncunun, sattığı malın bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis hakkı
vardır.
4. Malın açık artırmayla
satılması
MADDE 542- Komisyoncuya verilen malın satılamaması veya satış
emrinden cayılması durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla
ilgili başka işlem yapmakta aşırı ölçüde gecikirse komisyoncu, malı bulunduğu
yer mahkemesinden karar alarak açık artırmayla sattırabilir. Ancak, mal borsada
kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak masrafa oranla değeri azsa,
hâkim satışın başka bir yolla yapılmasına da karar verebilir.
Malın bulunduğu yerde vekâlet veren ya da
temsilcisi hazır bulunmazsa, satış kararı vekâlet veren dinlenmeksizin de
verilebilir.
Malın hızla değer kaybetmesi hâli dışında,
artırmanın yer ve zamanının mahkemece vekâlet verene bildirilmesi zorunludur.
5. Komisyoncunun kendisiyle işlem
yapması
a. Bedel ve ücret
MADDE 543-
Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo senetleri veya diğer
kıymetli evrakı ya da ticari malları satmaya veya satın almaya yetkili kılınan
komisyoncu, vekâlet veren tarafından aksine talimat verilmemişse, satın alacağı
mal yerine kendi mallarını satabilir veya satacağı malı kendisi için satın
alabilir. Bu hâllerde, komisyoncunun kendisiyle işlem yaptığı andaki değerler
esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış olan ücret ve
giderlerini, bu hâllerde bile isteme hakkı vardır.
Komisyoncu, bu tür
bir işlemin yapıldığını aynı gün vekâlet verene bildirmek zorundadır.
Diğer hâllerde satış hükümleri uygulanır.
b. İşlemi kendisiyle yapmış
sayılma
MADDE 544-
Komisyoncu, kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği
durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin vekâletin yerine
getirildiğini vekâlet verene bildirirse, işlemi kendisiyle yapmış sayılır.
c. İşlemi kendisiyle yapma
hakkının düşmesi
MADDE 545- Vekâlet
verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya ulaştığı anda, komisyoncunun
işlemi kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine ulaşmadan
önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini göndermişse, bu hüküm
uygulanmaz.
B. Diğer komisyon işleri
MADDE 546- Malzemesi
işsahibi tarafından verilmek üzere imal edilecek taşınırlar hakkındaki komisyon
işleri, eşya mislî şeylerden olmasa da, alım ve satım komisyonculuğu
hükmündedir.
Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan
işleri, ücret karşılığında kendi adına ve vekâlet verenin hesabına üstlenen
alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini kendisine meslek edinmeyip
arada bir üstlenen tacir hakkında da bu bölüm hükümleri uygulanır.
Taşıma işleri komisyonculuğu hakkındaki
özel hükümler saklıdır.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve
Diğer Tacir Yardımcıları
A. Ticari temsilci
I. Tanımı ve yetki verilmesi
MADDE 547-
Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari
işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı
altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da
örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi
verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticari işletme
sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış
olmasına bağlı değildir.
II. Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE 548-
Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo
taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü
işlemleri yapmaya yetkili sayılır.
Ticari temsilci, açıkça yetkili
kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
III. Temsil yetkisinin sınırlandırılması
MADDE 549-
Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden çok
kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin
katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini
bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki
sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere
karşı hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer
sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı
ileri sürülemez.
IV. Temsil yetkisinin sona ermesi
MADDE 550-
Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile, sona
erdiği tescil edilir.
Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret
siciline tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki iyiniyetli üçüncü kişiler
için geçerliliğini korur.
B. Ticari vekil
MADDE 551- Ticari
vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi
vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için
yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün
işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç
olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava
açamaz ve açılmış davayı takip edemez.
C. Diğer tacir yardımcıları
MADDE 552-
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin
görevli veya hizmetlileri, o ticari işletme içinde, müşterilerin kolaylıkla
görebilecekleri bir yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla
aksine duyuru yapılmış olmadıkça, aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
1. Ticari işletmenin alışılmış bütün satış
işlemlerini yapmak.
2. Yetkili oldukları işlemler hakkında
faturaları imzalamak.
3. Ticari işletmenin alışılmış
işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya bunların hiç ya da gereği
gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme sahibi
adına yapmak; bu nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle alışılmış
işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticari
işletme adına kabul etmek.
Toptan, yarı toptan
veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya
hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve
kasa görevlileri atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini isteyip alamazlar.
Bu kişiler, satış bedellerini almaya yetkili bulundukları hâllerde, faturaları
kapatmaya veya makbuz vermeye de yetkilidirler.
D. Rekabet yasağı
MADDE 553- Bir
işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan
ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme
sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin
ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş
yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de
yaptıramazlar.
Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi,
aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı
zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari temsilcinin,
ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya
üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu
işler dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan
alacağın devredilmesini isteyebilir.
E. Ticari temsilcilerin, ticari vekillerin
ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerinin sona ermesi
MADDE 554-
İşletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık ve benzeri
sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir.
İşletme sahibinin fiil ehliyetini
kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Havale
A. Tanımı
MADDE 555-
Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir
mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi
adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.
B. Hükümleri
I. Havale eden ile havale alıcısı
arasındaki ilişki
MADDE 556-
Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla yapılıyorsa,
bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona erer.
Havaleyi kabul etmiş olan havale alıcısı,
havale ödeyicisine başvurarak havalede
belirlenen süre içinde alacağını elde edememişse, bu alacağı, havale
edene karşı yeniden ileri sürebilir.
Alacaklı olan havale
alıcısı, havaleyi kabul etmek istemezse, durumu borçlu olan havale edene
gecikmeksizin bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğan zararı gidermekle
yükümlü olur.
II.
Havale ödeyicisinin borcu
MADDE 557-
Havale ödeyicisi, çekince belirtmeksizin havaleyi kabul ettiğini havale
alıcısına bildirirse, ifa ile yükümlü olur ve ona karşı, ancak aralarındaki
ilişkiden veya havalenin içeriğinden doğan savunmaları ileri sürebilir; havale
eden ile kendi arasındaki ilişkiden doğan savunmaları ileri süremez.
Havale ödeyicisi, havale edene borçlu ise,
borcu havale alıcısına ifa etmesi, havale edene yapacağı ifaya oranla daha
fazla yük getirmiyorsa, borcu havale alıcısına ifa etmekle yükümlüdür. Bu
durumda, havale eden ile aralarında aksi kararlaştırılmamışsa havale
ödeyicisinin, ifadan önce havaleyi kabul ettiğini havale alıcısına açıklamasına
gerek yoktur.
III.
İfa edilmeme hâlinde bildirim
MADDE 558- Havale ödeyicisi, havale alıcısının istemesine karşın
ifadan kaçınır veya havale konusunu ifa etmeyeceğini önceden açıklarsa havale
alıcısı, durumu gecikmeksizin havale edene bildirmekle yükümlüdür; bildirmezse,
bu yüzden havale edenin uğrayacağı zarardan sorumlu olur.
C.
Geri alma
MADDE 559- Havale
eden, havale alıcısına verdiği yetkiyi her zaman geri alabilir. Ancak, havale
alıcısının yararına, özellikle onun alacağını elde etmesi amacıyla verdiği
yetkiyi geri alamaz.
Havale ödeyicisi, havale alıcısına
havaleyi kabul ettiğini açıklamadığı sürece havale eden, ona verdiği yetkiyi
geri alabilir.
Havale edenin iflası
hâlinde, henüz kabul edilmemiş olan havale kendiliğinden sona erer.
D. Kıymetli evrak konusunda havale
MADDE 560- Kıymetli evraka bağlanmış alacağın, hâmile ödenmesi
amacıyla yapılan yazılı havaleler hakkında, bu bölüm hükümleri uygulanır. Bu
durumda havale ödeyicisi karşısında her hamil, havale alıcısı sayılır. Buna
karşılık, havale eden ile havale alıcısı arasındaki ilişkiye özgü haklar,
sadece alacağı devreden ile devralan arasında doğmuş olur.
Çekler ve poliçe benzeri havaleler
hakkındaki özel hükümler saklıdır.
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Saklama Sözleşmeleri
A. Genel saklama sözleşmesi
I. Tanımı
MADDE 561- Saklama
sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli
bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.
Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar
gerektirdiği takdirde, saklayan ücret isteyebilir.
II.
Saklatanın borçları
MADDE 562- Saklatan,
sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları ödemekle yükümlüdür.
Saklatan, kendi kusurundan ileri gelmediğini
ispat etmedikçe, saklayanın saklamadan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür.
III.
Saklayanın borçları
1. Kullanım yasağı
MADDE 563-
Saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı kullanamaz.
Bu yasağa aykırı davranırsa, saklatana
uygun bir kullanım bedeli ödemekle yükümlü olduğu gibi, kullanmamış olsaydı
bile bu zararın doğacağını ispat etmedikçe, beklenmedik hâlden doğacak
zararlardan da sorumlu olur.
2. Geri verme
a. Genel olarak
MADDE 564-
Saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile saklayan, saklatanın her
zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmalarıyla
birlikte geri vermekle yükümlüdür. Ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi
dikkate alarak yapmış olduğu masrafları ödemekle yükümlüdür.
b. Özel durumlar
MADDE 565-
Saklayan, belirlenmiş olan sürenin sona ermesinden önce saklananı geri veremez.
Ancak saklayan, öngörülemeyen durumlar dolayısıyla sözleşmenin devamı saklanan
için tehlikeli veya kendisi için zararlı olursa, belirlenen sürenin sona
ermesinden önce de geri verebilir.
Süre belirlenmemişse, saklayan saklananı
her zaman geri verebilir.
Birden çok kişi bir
şeyi saklanmak üzere verirse, sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça veya
hepsinin rızası olmadıkça, saklayan saklananı onlardan birine geri vermekle
sorumluluktan kurtulamaz.
c.
Geri verme yeri
MADDE 566- Saklanan,
masrafları ve hasarı saklatana ait olmak üzere, korunması gereken yerde geri
verilir.
3. Saklayanların sorumluluğu
MADDE 567-
Bir şeyi birlikte saklamak üzere alanlar, müteselsilen sorumlu olurlar.
4. Üçüncü kişilerin iddiaları
MADDE 568-
Bir üçüncü kişi, saklanan üzerinde ayni hak iddiasında bulunsa bile, saklanan
haczedilmedikçe veya saklayana karşı istihkak davası açılmadıkça saklayan, onu
saklatana geri vermekle yükümlüdür.
Haciz konulması veya istihkak davası
açılması hâlinde saklayan, durumu hemen saklatana bildirmek zorundadır.
IV. Güvenilirkişiye bırakma
MADDE 569-
Birden çok kişi, haklarını korumak üzere, hukuki durumu çekişmeli veya belirsiz
olan şeyi, bir güvenilirkişiye bırakırlarsa, bu kişi, saklatanların tamamının
rızası veya hâkimin kararı olmadıkça, onu hiçbirine geri veremez.
B. Mislî şeylerin saklanması
MADDE 570-
Saklayanın kendisine bırakılan parayı aynen geri vermek zorunda olmaksızın
mislen geri vermesi açıkça veya örtülü olarak kararlaştırılmışsa, o paranın
yararı ve hasarı kendisine ait olur.
Paranın mühürsüz ve açık olarak bırakılmış
olması, örtülü anlaşma sayılır.
Saklayan, saklatan
tarafından kendisine açıkça yetki verilmedikçe, saklanan diğer mislî eşya veya
kıymetli evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C.
Ardiyeciye bırakma
I.
Senet çıkarma
MADDE 571- Saklamak üzere ticari mal kabul ettiğini açıkça kamuya
bildiren ardiyeci, saklatılan malı temsil eden senet çıkarmaya izin
verilmesini, yetkili makamdan isteyebilir.
II. Ardiyecinin saklama borcu
MADDE 572- Ardiyeci,
kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle saklamak ve mallarda
ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân
ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür.
Ardiyeci, saklatana,
malların durumunu incelemesi ve örnek alması için, alışılmış iş zamanlarında;
gerekli koruma önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek zorundadır.
III. Bırakılan şeylerin karışması
MADDE 573- Ardiyeci
açıkça yetkili kılınmadıkça, aynı tür ve nitelikteki mislî şeyleri birbirine
karıştıramaz.
Yetkiye dayanılarak
karıştırılan bu gibi şeyler üzerinde, saklatanlardan her biri, hakkıyla
orantılı bir pay isteyebilir.
Bu durumda ardiyeci, saklatanların
birlikte hazır bulunmasına gerek olmaksızın saklatanlardan her birinin payını
ayırabilir.
IV. Ardiyecinin hakları
MADDE 574- Ardiyeci,
kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye ücretini ve saklamadan doğmayan
bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün giderlerini isteyebilir.
Bu giderler hemen; ardiye ücreti ise her
üç ayda bir ve her hâlde malların tümünün veya bir bölümünün geri alınması
sırasında ödenir.
Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu veya
eşyayı temsil eden herhangi bir senet vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf etme
yetkisine sahip olduğu sürece, alacakları için bu mallar üzerinde hapis hakkına
sahiptir.
V. Malların geri verilmesi
MADDE 575-
Ardiyeci, ticari malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle
yükümlüdür. Ancak, saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden
önce geri verme yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış
olan sürenin sonuna kadar malları korumak zorundadır.
D. Konaklama yeri, garaj, otopark ve
benzeri yerleri işletenlere bırakma
I. Konaklama yeri işletenlerin sorumluluğu
1. Koşulları ve kapsamı
MADDE 576-
Otel, motel, pansiyon, tatil köyü gibi yerleri işletenler, konaklayanların
getirdikleri eşyanın yok olması, zarara uğraması veya çalınmasından
sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın bizzat konaklayana veya onu ziyarete
gelen ya da beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek
kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın
niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan kurtulurlar.
Bu sorumluluk,
işletenlere veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe, konaklayanlardan her
biri için, günlük konaklama ücretinin üç katını aşamaz.
2. Kıymetli eşya
MADDE 577-
Kıymetli eşya veya oldukça önemli miktarda para veya kıymetli evrak, işletene
saklanması için bırakılmamışsa, işleten ancak kendisinin veya çalışanlarının
kusuru hâlinde sorumlu olur.
İşleten, bunları
saklamak üzere almış veya almaktan kaçınmışsa, eşyanın tam değerinden
sorumludur.
Konaklayanın kendi yanında saklaması
gereken eşya ile para ve benzeri şeyler hakkında, onun diğer eşyasına ilişkin
sorumluluk kuralı uygulanır.
3. Sorumluluğun kalkması
MADDE 578-
Konaklayan zararını öğrenir öğrenmez işletene bildirmezse, istem hakkını
kaybeder.
İşleten böyle bir sorumluluk
üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş olan bir koşula
bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan kurtulamaz.
II.
Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu
MADDE 579-
Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenler, kendilerine bırakılan veya
çalışanlarınca kabul edilen hayvan, at arabası, bunlara ait koşum ve benzeri
eşya ile motorlu taşıt ve eklentilerinin yok olmasından, zarara uğramasından
veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın saklatan veya
ziyaretçisi ya da beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek
kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu ispat etmekle,
bu sorumluktan kurtulurlar.
Ancak, garaj, otopark ve benzeri yerleri
işletenlerin sorumluluğu, kendilerine
veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe, saklananların her biri için
alınan günlük saklama ücretinin on katını aşamaz.
İşleten böyle bir
sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş olan bir
koşula bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan
kurtulamaz.
III.
Hapis hakkı
MADDE 580-
İşletenler, kendilerine bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj, otopark ve
benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini veya saklama
giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye almak için hapis hakkına sahiptirler.
Kiraya verenin hapis hakkına ilişkin
hükümler, kıyas yoluyla burada da uygulanır.
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
Kefalet Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE 581-
Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin
sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.
B. Koşulları
I. Asıl borç
MADDE 582-
Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak,
gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya
koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle
borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için kişisel güvence veren kişi, yükümlülük
altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle
ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden
zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında da uygulanır.
Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, bu
bölümde kendisine tanınan haklardan önceden feragat edemez.
II. Şekil
MADDE 583-
Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı
azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu
olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu
sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini
kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil
olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye
kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar,
yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla
sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve
kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle
uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III. Eşin rızası
MADDE 584- Eşlerden
biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı
yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu
rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş
olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve
kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil
kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına
sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek
fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı
ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi
tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki
faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya
sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı
Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi
Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek
kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve
kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına
kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
C. İçeriği
I. Türlerine göre
1. Adi kefalet
MADDE 585-
Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak,
aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir:
1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda
kesin aciz belgesi alınması.
2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın
imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi.
3. Borçlunun iflasına karar verilmesi.
4. Borçluya konkordato mehli verilmiş
olması.
Alacak, kefaletten
önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette
kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak,
borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar
verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Sadece açığın kapatılması için kefil
olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla
sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi ya
da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile
başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya
başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.
2. Müteselsil kefalet
MADDE 586-
Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle
yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya
taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için
borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme
güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı
taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya
çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından
belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi
hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.
3. Birlikte kefalet
MADDE 587-
Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi
payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu
olur.
Borçluyla birlikte veya kendi aralarında
müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun
tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya
aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün
kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten
kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya
ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine
anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce
ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu
hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin
de kefil olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya
bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden
birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da kefaletinin
hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan kurtulur.
Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç
için kefil olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından sorumlu olur.
Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki
payı oranında rücu hakkına sahiptir.
4. Kefile kefil ve rücua kefil
MADDE 588-
Alacaklıya, kefilin borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile birlikte,
adi kefil gibi sorumludur.
Rücua kefil, kefilin borçludan rücu
alacağı için güvence veren kefildir.
II. Ortak hükümler
1. Kefil ile alacaklı arasındaki ilişki
a. Sorumluluğun kapsamı
MADDE 589-
Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar
sorumludur.
Aksi sözleşmede
kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen azamî miktarla sınırlı olmak üzere,
aşağıdakilerden sorumludur:
1. Asıl borç ile
borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları.
2. Alacaklının, kefile,
onun borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce
bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların masrafları
ile gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin
sebep olduğu masraflar.
3. İşlemiş bir yıllık
ve işlemekte olan yıla ait akdî faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında
ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait
faizleri.
Sözleşmede açıkça
kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur.
Kefilin, asıl borç
ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza koşulundan
sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
b. Kefilin takibi
MADDE 590-
Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce muaccel olsa bile, belirlenen
vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz.
Bütün kefalet
türlerinde kefil, ayni güvence karşılığında hâkimden, mevcut rehinler paraya
çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi
alınıncaya veya konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen takibin
durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir.
Asıl borcun muaccel olması, alacaklı veya
borçlunun önceden süre içeren bildirimde bulunmasına bağlıysa, kefalet borcu
için bu süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte işlemeye başlar.
Yerleşim yeri yabancı bir ülkede olan
borçlunun borcunu ödemesi, döviz işlemleri veya havale ile ilgili yasaklar gibi
sebeplerle, o yabancı ülkenin yasal düzenlemeleri gereği imkânsız hâle gelmiş
veya sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri Türkiye’de olan kefil, takibe bu sebeple
itiraz edebilir.
c. Def’iler
MADDE 591-
Kefil, asıl borçluya veya mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun ödeme
güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürme hakkına
sahip olduğu gibi, bunları ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya sözleşme yapma
ehliyetsizliği ya da zamanaşımına uğramış bir borç sebebiyle borçlunun yükümlü
olmadığı bir borca bilerek kefalet hâli bu hükmün dışındadır.
Asıl borçlu kendisine ait olan bir
def’iden vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de bu def’iî alacaklıya karşı ileri
sürebilir.
Kefil, asıl borçluya ait def’ilerin
varlığını bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu hakkına sahip olur. Buna karşılık
asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat
ederse kefil, bunlar ileri sürülmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu
hakkını kaybeder.
Kumar veya bahisten doğan bir borca
kefalette kefil, borcun bu niteliğini bilmiş olsa bile, asıl borçlunun sahip
olduğu def’ileri ileri sürebilir.
d. Özen gösterme, rehin ve borç
senetlerinin teslimi
MADDE 592-
Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın
özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan
haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı
tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir
miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme
hakkı saklıdır.
Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı,
çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya kendisinden
beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş ya da bu özeni
göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya borcun
artan kısmını kefilden isteyemez.
Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını
kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri
vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya asıl borçlu
tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de
kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır.
Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları,
kefilin haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır.
Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın
yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla mevcut belgeleri veya rehinleri
ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan
kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek zararının
giderilmesini isteyebilir.
e. Ödemenin kabulünü isteme
MADDE 593-
Borçlunun iflası sebebiyle olsa bile, borç
muaccel olduğu takdirde kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul
etmesini her zaman isteyebilir. Bir borca birden çok kişinin kefil olması
durumunda alacaklı, kefillerden biri tarafından yapılacak kısmi ödemeyi, bunu
öneren kefile düşen paydan az olmamak koşuluyla, kabul etmek zorundadır.
Alacaklı haklı bir sebep olmaksızın
ödemeyi kabul etmekten kaçınırsa, kefil borcundan kurtulur; birlikte müteselsil
kefalette ise, kefillerin sorumluluğu kendilerine düşen pay miktarınca azalır.
Alacaklının rızası varsa kefil, asıl borcu
muaccel olmasından önce de ödeyebilir. Ancak, bu durumda kefil, asıl borçluya
karşı rücu hakkını borcun muaccel olmasından önce kullanamaz.
f. Bildirim, iflasta ve konkordatoda kayıt
MADDE 594-
Asıl borçlu, anaparanın veya yarım yıllık döneme ait faizin ödenmesinde ya da
yıldan yıla yapılması öngörülen anapara ödemelerinde altı ay gecikirse,
alacaklının durumu kefile bildirmesi gerekir. İstek hâlinde alacaklı, her zaman
asıl borcun kapsamı hakkında kefile bilgi vermek zorundadır.
Asıl borçlunun iflasına karar verilmiş
veya borçlu konkordato istemişse alacaklı, alacağını kaydettirmek ve haklarının korunması için gerekeni yapmak
zorundadır. Alacaklının, borçlunun iflas ettiğini veya borçluya konkordato
mehli verildiğini öğrendiği anda, durumu kefile bildirmesi gerekir.
Alacaklı, yukarıdaki fıkralarda öngörülen
gereklerden birini yerine getirmezse, bundan dolayı kefilin uğradığı zarar
miktarınca ona karşı haklarını kaybeder.
2. Kefil ile borçlu arasındaki ilişki
a. Güvence verilmesini ve borçtan
kurtarılmasını isteme hakkı
MADDE 595-
Kefil, aşağıdaki durumlarda asıl borçludan güvence verilmesini ve borç muaccel
olmuşsa, borçtan kurtarılmasını isteyebilir:
1. Asıl borçlu, kefile karşı üstlendiği
yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan kurtarma
vaadine aykırı davranmışsa.
2. Asıl borçlu temerrüde düşmüşse veya
yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi yüzünden takibat önemli ölçüde
güçleşmişse.
3. Asıl borçlunun mali durumunun
kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda
kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde
artmışsa.
b. Kefilin rücu hakkı
MADDE 596-
Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur. Kefil, bu
hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir.
Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa, rehin
hakları ile aynı alacak için sağlanmış diğer güvencelerden sadece kefalet
anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan özellikle bu
alacak için verilmiş bulunanlara halef olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan
kefil, rehin hakkının sadece bunu karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının
rehin konusu üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön
sırada gelir.
Kefil ile asıl borçlu arasındaki hukuki ilişkiden
doğan istem ve def’iler saklıdır.
Bir alacağın
güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik
tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını, ancak kefil ile
kendisi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi
tarafından verilmişse kullanabilir.
Kefilin rücu hakkına ilişkin zamanaşımı,
kefilin alacaklıya ifada bulunduğu anda işlemeye başlar.
Kefil, dava hakkı
vermeyen veya yanılma ya da ehliyetsizlik sebebiyle asıl borçluyu bağlamayan
bir borç için ödemede bulunduğu takdirde, asıl borçluya karşı rücu hakkına
sahip değildir. Ancak, kefil zamanaşımına uğramış bir asıl borçtan sorumlu
olmayı borçlunun vekili sıfatıyla üstlenmişse asıl borçlu, ona karşı vekâlet
sözleşmesi hükümleri uyarınca sorumlu olur.
c. Kefilin bildirim yükü
MADDE 597- Borcu
tamamen veya kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek zorundadır.
Kefil, bu bildirimde bulunmazsa ve ödemeyi
bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen borçlu da alacaklıya ifada bulunursa, rücu hakkını
kaybeder.
Kefilin, alacaklıya karşı sebepsiz
zenginleşmeden doğan dava hakkı saklıdır.
D. Sona ermesi
I.
Kanun gereğince
MADDE 598-
Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur.
Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide
birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır.
Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan
her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın
geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
Kefalet, on yıldan fazla bir süre için
verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil,
ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.
Kefalet süresi, en erken kefaletin sona
ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin
şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için
uzatılabilir.
II. Kefaletten dönme
MADDE 599-
Gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan önceki mali
durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya
mali durumunun, kefalet sırasında kefilin
iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil
alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her
zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir.
Kefil, alacaklının
kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
III. Süreli kefalette
MADDE 600-
Süreli kefalette kefil, sürenin sonunda borcundan kurtulur.
IV. Süreli olmayan kefalette
MADDE 601-
Süreli olmayan kefalette kefil, asıl borç muaccel olunca, adi kefalette her
zaman ve müteselsil kefalette ise, kanunun öngördüğü hâllerde, alacaklıdan, bir
ay içinde borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin
paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden takibe devam
etmesini isteyebilir.
Alacaklı, kefilin bu istemlerini yerine
getirmezse, kefil borcundan kurtulur.
V.
Çalışanlara kefalette
MADDE 602-
Çalışanlara süreli olmayan kefalette kefil, her üç yılda bir, ertesi yılın
sonunda geçerli olmak üzere sözleşmeyi feshettiğini bildirebilir.
E. Uygulama alanı
MADDE 603-
Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler,
gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında
yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır.
ONALTINCI BÖLÜM
Kumar ve Bahis
A. Alacağın dava ve takip edilememesi
MADDE 604-
Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
Kumar veya bahis için bilerek verilen
avanslar ve ödünç paralar ile kumar ve bahis niteliğinde oldukları takdirde,
borsada işlem gören malların, yabancı paraların ve kıymetli evrakın fiyat farkı
esası üzerine yapılan vadeli satışlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
B. Borç senedi verme ve isteyerek ödeme
MADDE 605-
Kumar oynayan veya bahse giren kişi tarafından imzalanmış adi borç veya kambiyo
senedi üçüncü bir kişiye devredilmiş olsa bile, hiçbir kimse bunlara dayanarak
dava açamaz ve takip yapamaz. Kıymetli evrakın iyiniyetli üçüncü kişilere
sağladığı haklar saklıdır.
Kumar ve bahis borcu için isteyerek
yapılan ödemeler geri alınamaz. Ancak, kumar veya bahsin usulüne göre
yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın fiiliyle engellenmişse ya da
diğer taraf kumar veya bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödeme geri
alınabilir.
C.
Piyango ve diğer şans oyunları
MADDE 606-
Düzenlenmesine kanun veya yetkili makamlarca izin verilmiş olmadıkça, piyango
ve diğer şans oyunlarından doğan alacaklar hakkında dava açılamaz ve takip
yapılamaz.
İzin verilmemiş olan durumlarda, piyango
ve diğer şans oyunları için de kumara ilişkin hükümler uygulanır.
Yabancı ülkelerde kendi kurallarına uygun
olarak düzenlenen piyango ve diğer şans oyunları, Türkiye’de yetkili makamlarca
bunlara ait biletlerin satılmasına izin verilmiş olmadıkça, yasal korumadan
yararlanamazlar.
ONYEDİNCİ BÖLÜM
Ömür Boyu Gelir ve Ölünceye Kadar Bakma
Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 607- Ömür boyu gelir sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir
alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca belirli
dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme, aksine açık bir hüküm yoksa,
gelir alacaklısının ömrü boyunca yapılmış sayılır.
Gelir borçlusunun veya üçüncü bir kişinin
ömrüyle sınırlı olarak bağlanmış olan gelir, aksi kararlaştırılmamışsa gelir
alacaklısının mirasçılarına geçer.
B. Şekli
MADDE 608-
Ömür boyu gelir sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
C. Gelir alacaklısının hakları
I. Hakkın kullanılması
MADDE 609- Sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda bir ve peşin olarak
ödenir.
Gelirin süresi ömrüne bağlanmış olan kişi,
peşin ödeme öngörülen dönemin sona ermesinden önce ölse bile, o döneme ait
gelirin tamamı gelir borçlusu tarafından borçlanılmış sayılır.
Gelir borçlusu iflas ederse, gelir
alacaklısı, gelir borçlusunun yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi
için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anaparaya denk düşen bir
parayı iflas masasına kaydettirme hakkını elde eder.
II. Devredilebilmesi
MADDE 610- Sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı,
haklarını başkasına devredebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 611-
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye
kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı
malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısı
tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras
sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
B. Şekli
MADDE 612- Ölünceye
kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını
içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşme, Devletçe
tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara
uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir.
C. Güvencesi
MADDE 613-
Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını
güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek
hakkına sahiptir.
D.
Konusu
MADDE 614-
Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna
katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım
alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin
gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısına
özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve
onu tedavi ettirmek zorundadır.
Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar
bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası,
kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel
düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır.
E.
İptali ve tenkisi
MADDE 615-
Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka
yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını
kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler.
Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım
borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının
nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir.
Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal
davası açma hakları saklıdır.
F.
Sona ermesi
I. Önel verilerek fesih
MADDE 616-
Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan
taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf,
altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir.
Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna
verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki
fark esas alınır.
Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar
geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte
değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir.
II. Önel verilmeksizin fesih
MADDE 617-
Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı
çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız
hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi
önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak
feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa,
bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur.
Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin
feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya
kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım
alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.
III. Bakım borçlusunun ölümü
MADDE 618-
Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini
isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde,
iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini,
bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir.
G.
Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde istem
MADDE 619- Bakım
alacaklısı, hakkını başkasına devredemez.
Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım
alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde
edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara
değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder.
Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak
üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze katılabilir.
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
Adi Ortaklık Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 620-
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını
ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş
ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi
adi ortaklık sayılır.
B. Ortaklar arasındaki ilişki
I. Katılım payı
MADDE 621-
Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir
katılım payı koymakla yükümlüdür.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa
katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve
birbirine eşit olmak zorundadır.
Bir ortağın katılım
payı, bir şeyin kullandırılmasından oluşuyorsa kira sözleşmesindeki; bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa satış sözleşmesindeki
hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
II. Kazanç ve zarar
1. Kazancın paylaşılması
MADDE 622-
Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında
paylaşmakla yükümlüdürler.
2. Kazanç ve zarara katılma
MADDE 623-
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı,
katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara
katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade
eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız
kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca
emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
III. Ortaklığın kararları
MADDE 624-
Ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle alınır.
Sözleşmede kararların oy çokluğuyla
alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına göre belirlenir.
IV. Ortaklığın yönetimi
MADDE 625-
Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü
bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına
sahiptir.
Ortaklık, ortakların tümü veya birkaçı
tarafından yönetilmekte ise, bunlardan her
biri, diğerleri katılmaksızın işlem yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye
yetkili olan her ortak, tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu
işlemin yapılmasını engelleyebilir.
Ortaklığa genel yetkili bir temsilci
atanması ve ortaklığın olağan dışı işlerinin yürütülmesi için, bütün ortakların
oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu konuda
yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.
V. Ortaklar arasındaki sorumluluk
1. Rekabet yasağı
MADDE 626- Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine
olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar.
2. Ortakların yaptıkları giderler ve işler
MADDE 627-
Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği
borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar; bu ortağın,
yönetim işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın
yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortaklar
gidermekle yükümlüdürler.
Ortaklığa avans
olarak para veren ortak, verdiği günden başlamak üzere faiz isteyebilir.
Yükümlü olmadığı
hâlde ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak, hakkaniyetin
gerektirdiği bir karşılık ödenmesini isteyebilir.
3. Özen borcu
MADDE 628-
Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen
göstermekle yükümlüdür.
Her ortak, diğerlerine karşı, kendi
kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle
mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür.
Ortaklık işlerini
ücret karşılığı yürüten ortak, vekâlet hükümlerine göre sorumlu olur.
VI. Yönetim yetkisinin kaldırılması ve
sınırlanması
MADDE 629-
Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı bir
sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
Ortaklık sözleşmesinde yetkinin
kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile, haklı bir sebep varsa,
diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir.
Haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın
görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan yeteneği
kaybetmesi durumlarında vardır.
VII. Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar
arasındaki ilişki
1. Genel olarak
MADDE 630-
Kanunun bu bölümünde veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadıkça,
yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, vekâlet sözleşmesine
ilişkin hükümlere tabidir.
Ortaklığı yönetme yetkisi bulunmayan bir
ortağın, ortaklığın işlerini görmesi veya bu yetkiye sahip ortağın yetkisini
aşması hâllerinde, vekâletsiz işgörmeye ilişkin hükümler uygulanır.
Yönetici ortaklar, yılda en az bir defa
hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler. Hesap
döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Ortaklığı
yönetenin ortaklardan birisi olmaması durumunda da aynı kural uygulanır.
2. Ortaklık işlerini inceleme
MADDE 631-
Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında bilgi
alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu
hakkında özet çıkarma hakkı vardır.
Aksine sözleşmeler kesin olarak
hükümsüzdür.
VIII. Ortaklar arasındaki ve ortaklık
yapısındaki değişiklikler
1. Yeni ortak alımı ve alt katılım
MADDE 632-
Ortaklığa, yeni bir ortak alınması, bütün ortakların rızasına bağlıdır.
Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir
üçüncü kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder veya payını ona devrederse, bu
üçüncü kişi ortak sıfatını kazanamaz.
2. Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma
a. Genel olarak
MADDE 633- Bir ortağın fesih bildiriminde bulunması, kısıtlanması,
iflası, tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesi veya ölmesi
hâlinde, sözleşmede ortaklığın diğer ortaklarla devam edeceğine ilişkin bir
hüküm varsa, bu durumlardan biri gerçekleştiğinde, o ortak veya temsilcisi ya
da ölen ortağın mirasçısı ortaklıktan çıkabilir veya diğer ortaklar tarafından
yazılı olarak yapılacak bir bildirimle ortaklıktan çıkarılabilir.
b. Ortaklık payının tasfiyesi
MADDE 634- Bir
ortağın ortaklıktan çıkması veya çıkarılması durumunda payı, diğer ortaklara
payları oranında kendiliğinden geçer.
Diğer ortaklar, ortaklıktan çıkan veya
çıkarılan ortağa, kullanımını ortaklığa bıraktığı eşyayı geri vermekle yükümlü
oldukları gibi, kendisini ortaklığın muaccel borçlarından doğan müteselsil
sorumluluktan kurtararak, ortak sıfatının sona erdiği tarihte ortaklık tasfiye
edilmiş olsaydı ödenmesi gereken tasfiye payını ödemekle yükümlüdürler.
Ortaklığın henüz muaccel olmayan borçları için diğer ortaklar, çıkan veya çıkarılan
ortağı borçtan kurtarmak yerine, kendisine bir güvence verebilirler.
Çıkan veya çıkarılan ortağın tasfiye payı,
ortaklık sıfatının sona erdiği tarih itibarıyla, mali işlerde uzman bir kişiye
hesaplattırılır. Tarafların uzman kişi üzerinde anlaşamamaları durumunda bu
kişi, hâkim tarafından atanır.
c. Malvarlığının yetersizliği
MADDE 635- Ortaklık
sıfatının sona erdiği tarihte, ortaklığın malvarlığı, borçlarını karşılamaya
yetmezse, çıkan veya çıkarılan ortak, payına düşen borç tutarını, zarara katılmaya
ilişkin düzenlemeler çerçevesinde diğer ortaklara ödemekle yükümlüdür.
d. Tamamlanmamış işler
MADDE 636- Çıkan veya çıkarılan ortak, ortak olduğu dönemde henüz
sonuçlanmamış işlerden doğan kâra veya zarara katılır.
Ortaklık sıfatı sona eren kişi, o hesap
yılı sonu itibarıyla, tamamlanmış olan işler sebebiyle varsa ortaklıktan
kendisine düşecek kâr payını; devam eden işler hakkında da gerekli bilgiyi
isteyebilir.
C. Ortakların üçüncü kişilerle ilişkisi
I. Temsil
MADDE 637-
Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortak, bu
kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur.
Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün
ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak temsile
ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar.
Kendisine yönetim görevi verilen ortağın,
ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisi var
sayılır. Ancak, temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli
tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş
olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
II. Temsilin sonuçları
MADDE 638- Ortaklık
için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar,
ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm
bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki
payı üzerinde kullanabilirler.
Ortaklar, birlikte veya bir temsilci
aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde
üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu
olurlar.
D. Ortaklığın sona ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Genel olarak
MADDE 639-
Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona erer:
1. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın
gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesiyle.
2. Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla
sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin ölmesiyle.
3. Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine
ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası veya
tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle.
4. Bütün ortakların oybirliğiyle karar
vermesiyle.
5. Ortaklık için kararlaştırılmış olan
sürenin bitmesiyle.
6. Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme
hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da ortaklardan
birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla.
7. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her
zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla.
2. Belirsiz süreli ortaklık
MADDE 640-
Ortaklık, belirsiz süre için veya ortaklardan birinin ömrü boyunca sürmek üzere
kurulmuşsa, ortaklardan her biri, altı ay önceden fesih bildiriminde
bulunabilir.
Fesih bildirimi, dürüstlük kurallarına
aykırı olarak ve özellikle uygun olmayan bir zamanda yapılamaz. Fesih
bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm ifade eder.
Sözleşmede öngörülmüş olan sürenin
bitiminden sonra ortaklık, ortakların örtülü iradesiyle sürdürülürse, belirsiz
süreli ortaklığa dönüşür.
II. Sona ermenin ortaklığın yönetimine
etkisi
MADDE 641-
Ortaklık, fesih bildiriminden başka bir yolla sona ererse, bir ortağın ortaklık
işlerini yönetme konusundaki yetkisi, sona ermeyi öğrendiği veya durumun
gerektirdiği özeni gösterseydi öğrenebileceği zamana kadar, kendisi hakkında
devam eder.
Ortaklık, ortaklardan birinin ölümüyle
sona ererse, ölen ortağın mirasçısı, durumu hemen diğer ortaklara bildirmekle
yükümlüdür. Mirasçı, gerekli önlemler alınıncaya kadar, ölen ortağın daha önce
yürütmekte olduğu işlere, dürüstlük kuralları çerçevesinde devam eder. Diğer
ortaklar da, geçici olarak, ortaklık işlerini aynı şekilde yürütmeye devam
ederler.
III. Tasfiye
1. Katılım payı için yapılacak işlem
MADDE 642-
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi
üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak
koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir.
Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o
şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.
2. Kazanç ve zararın paylaşımı
MADDE 643-
Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği
avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri
verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar,
giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların
koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar
arasında paylaşılır.
3. Tasfiye usulü
MADDE 644-
Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil
olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık
sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına
belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona
ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle
yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere
tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan
her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret,
sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir
karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz
önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna
imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her
bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar,
ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
IV. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
MADDE 645-
Ortaklığın sona ermesi, üçüncü kişilere karşı olan yükümlülükleri değiştirmez.
Türk Medenî Kanunu ile ilişkisi
MADDE 646-
Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci
Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.
Yürürlükten kaldırılan Kanun
MADDE 647- 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu
yürürlükten kaldırılmıştır.
GEÇİCİ
MADDE 1- (Ek:8/6/2022-7409/4
md.)
Konut kiraları bakımından bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında
yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir
önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla
geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık
ortalamalara göre değişim oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde
değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde
de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar
yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca
hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da uygulanır.
Yürürlük
MADDE 648-
Bu Kanun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 649-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
6098
SAYILI KANUNA İŞLENEMEYEN HÜKÜMLER
1-
31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanunun hükmüdür:
GEÇİCİ
MADDE 2 – (Değişik: 4/7/2012-6353/53 md.)
Kiracının Türk
Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku
tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri
1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira
sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme
serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde
hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
6098
SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN VEYA
ANAYASA
MAHKEMESİ KARARLARININ YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ
TARİHLERİNİ
GÖSTERİR TABLO
Değiştiren
Kanunun/ KHK’nin veya İptal Eden Anayasa Mahkemesi Kararının Numarası |
6098
Sayılı Kanunun Değişen veya İptal Edilen Maddeleri |
Yürürlüğe
Giriş Tarihi |
6111 |
15 |
1/7/2012 |
6217 |
İşlenemeyen
Hüküm |
14/4/2011 |
6353 |
İşlenemeyen
Hüküm |
12/7/2012 |
6455 |
584 |
11/4/2013 |
KHK/700 |
256, 407 |
24/6/2018 tarihinde birlikte yapılan Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının
andiçerek göreve başladığı tarihte (9/7/2018) |
7161 |
344 |
1/1/2019 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde |
7409 |
Geçici Madde 1 |
11/6/2022 |
[1]
2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 190 ıncı maddesiyle
bu fıkrada yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde
değiştirilmiştir.
[2] Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle
uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara
ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik
olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanır.
[3]
Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira
sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme
serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde
hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
[4]
Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira
sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme
serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde
hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
[5]
17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle, bu maddenin birinci
ve ikinci fıkrasında yer alan “üretici fiyat endeksindeki artış” ibareleri
“tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim” şeklinde değiştirilmiştir.
[6]
17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle , bu maddenin üçüncü
fıkrasın yer alan “üretici fiyat endeksindeki artış” ibaresi “tüketici fiyat
endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim” şeklinde değiştirilmiş ve
maddenin dördüncü fıkrasına “kararlaştırılmışsa,” ibaresinden sonra gelmek
üzere “20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla,” ibaresi eklenmiştir.
[7] Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
[8]
Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira
sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme
serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde
hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
[9]
2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 190 ıncı maddesiyle
bu fıkrada yer alan “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve
Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken” ibaresi
“Cumhurbaşkanlığı” şeklinde değiştirilmiştir.